| |
“Seninle dedikodu yapan, senin de dedikodunu yapar.”--Bu İrlanda atasözünü yaban sözü diye yabana atmamalı, kulağa küpe yapmalı.
| | |
[*4.558 yazı içinden]
|
|
|
|
|
|
METİN KARABAŞOĞLU ile PEYGAMBERİN BİR GÜNÜ üzerine bir söyleşi* |
05.05.2021 |
|
Öncelikle Peygamber Efendimiz (sav)’i bir günün içinde tanımaya, anlamaya, anlatmaya nasıl karar verdiniz? Kısaca kitabın yazılış hikayesini de anlatır mısınız?
Bundan 24 sene önceydi. 24 yaşındaydım ve bir gün kendine şu soruyu sordum: Kur’ân’da bizi tefekküre çağıran; göklere, yere, dağlara, ağaçlara, meyvelere… bakmaya davet eden o kadar âyet varken, Kur’ân’ın en birinci muhatabı olarak Efendi...
|
|
|
|
‘Bütün’den kopuşlar meseliNihat Dağlı |
07.05.2009 |
|
Metin Karabaşoğlu’nun Nesil Yayınları’nda yeni baskısı çıkan A class=blue href=http://www.karakalem.net/kitap.asp?book=2 Kertenkele Çukuru /A kitabı, Hz Peygember’in şu hadisinden ismini almış:
“Ebu Said el Hudri (r.a) şöyle dedi: Rasulullah (s.a.v) ‘Şüphesiz ki sizler, kendinizden önceki milletlerin yoluna karışı karışına, arşını arşınına, tıpatıp muhakkak uyacaksınız. O dereceye kadar ki, şayet o ü...
|
|
|
|
“Gönüllü Platformu”* |
01.03.2009 |
|
Merhaba Sevgili Karakalem Okurları,
Çeşitli vesilelerle görüyor ve biliyoruz ki, Karakalem dergisi yüreklerde ve dimağlarda yerini buluyor. Ancak bir yandan hepimiz biliyoruz ki, dergimiz, düzenli bir dergi şeklinde yayınlanmasına engel teşkil edecek zorluklar da yaşıyor ve bir anlamda tam olarak yerini bulamıyor. Bu zorlukların nedenlerini, neler yapılması gerektiğini ya da mevcut durumu -velev bilgilendi...
|
|
|
|
Biz Karakalem’i çok sevmiştik...* |
03.12.2008 |
|
Çıktığı ilk günden itibaren sevmiştik i Karakalem /i ’i...
İlk çıktığında, bugüne göre çok daha ince, sayfa sayısı üç kat daha sınırlıydı...
Ama bugünkü gibi, düzensiz aralıklarla çıkıyordu.
Bizi hep bekletiyordu, her ay bizi bu ay çıkacağı ümidi ve heyecanı içinde yaşatıyor, birçok ay gözlerimizi yollarda bırakıyordu.
i Karakalem /i ’i buna rağmen sevdik.
Onun berrak dilini, bağırmayan ama vakur üsl...
|
|
|
|
Arz-ı halMetin Karabaşoğlu |
06.04.2008 |
|
“Peygamberin Bir Günü”nü yazma iştiyakı gönlüme düştüğünde, yıl 1988’di. Yıllar ilerlemeye başladıkça anladım ki, bitimsiz bir ummanın içindeyim. Peygamber bir gününü ne lâyıkınca anlamam mümkün, ne de lâyıkınca anlatmam. Bir ‘gün’ün içinde sadece beş vakit namaz, beş vakit namazın içinde sadece bir rekat, o bir rekatın içinde tek bir ‘Allahuekber’ bile, sayfalar ve kitaplar dolusu anlamlar taşıyor zira...
...
|
|
|
|
I. Hayatın içinde bir nebiMetin Karabaşoğlu |
06.04.2008 |
|
Onun hayatından, onun herhangi bir gününden buraya kadar aktardığımız bütün olayların beraberce bildirdiği apaçık bir gerçek vardır: Peygamber aleyhissalâtu vesselamın her ânı O’nun huzurunda olmanın şuuruyla yaşanmıştır. O her ânında her işten ve her oluştan her vesileyle O’na giden bir yol bize gösterir. Her ânın, herşeyin, her işin ve her oluşun O’nun dilemesi, izni, iradesi, ilmi ve kudretiyle olduğunu ...
|
|
|
|
II. İki kitabı buluşturmakMetin Karabaşoğlu |
06.04.2008 |
|
Âişe validemizin şahidi olduğu bu tablonun başka nice şahidi vardır. Sahabiler, kudsî nebîyi nice gün ve nice gece dilinden Kur’ân âyetleri dökülür halde kâinatı tefekkür ederken bulmuşlardır.
Meselâ Abdullah b. Abbas, neredeyse tıpatıp, Âişe validemizin anlattığı halin şahidi olur. Abdullah, Peygamber aleyhissalâtu vesselamın amcası Abbas’ın oğludur. Abdullah’ın annesi Ümmü Fadl ise, Peygamber aleyhissalâ...
|
|
|
|
III. Günler: sıradan ve özelMetin Karabaşoğlu |
06.04.2008 |
|
Günler, herkes için, basitçe ikiye ayrılırlar: özel günler, sıradan günler.
Sıradan günler, adı üstünde ‘sıradan’dır. Bir sıraya dizilmiş gibi, birbiri ardınca gelir ve gider, yaşanır ve geçer. Hayat sıradan günler boyu mutad bir çizgide akar durur.
Özel günler ise, bu ‘sıradan’ günlere kıyasla, ‘sıradışı’ günlerdir. Ancak hayatın bildik ritminin değişip mutad akışının başka bir yöne evrildiği günlerdir k...
|
|
|
|
IX. Miracın adımlarıMetin Karabaşoğlu |
06.04.2008 |
|
Namaz, Peygamber aleyhissalâtu vesselamın her günü için, o gün kalbe nakşolunan bütün kudsî mânâların üzerine nakşolunduğu bir atkı ipi gibidir. Onun bir gününün bütün ânları, namaz gergefi üzerine dokunmaktadır.
Merkezinde namazın olduğu bu Peygamber gününde, âlemlerin Rabbine ubudiyetin başkaca veçheleri de vardır. İnsanın bedenin ihtiyaçlarına muvakkaten ket vurup bir müddet de olsa meleklere benzediği ...
|
|
|
|
V. Esmâ-i hüsnâ ahlâkıMetin Karabaşoğlu |
06.04.2008 |
|
Tek. Peygamberin bir gününe damgasını vuran kelimelerden biri, bu kelimedir. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, günün içinde, nice fiilinde, hep teki seçer. Meselâ, suyu iki veya dört yudumda değil, üç yudumda içer. Abdestte de, gusulde de suyu iki, dört veya altı kere değil; üç kere üstüne dökmeyi tercih eder. Her namazdan sonra yaptığı tesbihat için seçtiği rakam, 33’tür. Sübhânallah’ı da, Elhamdülillah’ı...
|
|
|
|
V. Sonsöz yerineMetin Karabaşoğlu |
06.04.2008 |
|
Peygamber aleyhissalâtu vesselamın hayatından bu dünyaya ancak bir kısmı taşınabilen bunca tablonun gösterdiği apaçık bir gerçek vardır: Kudsî nebî, her gün her ânı O’nun için, O’nun adına, O’nun yolunda yaşamıştır. Peygamberin bir günü ve bütün ömrü, bu yönüyle, gününü ve her ânını O’nun için, O’nun adına, O’nun yolunda yaşamanın insanoğlu için nasıl da mümkün olduğunu gösteren bir örnek, hem de en güzel ö...
|
|
|
|
Ölümle irtibatBüşra Karaca |
06.03.2006 |
|
Ölümün günün birinde gelip çatacağını hiç hesaplamadan yaşadığımı hissettiğim zaman, çok büyük telaşa düştüm.. Kendi ölümümün benim için ne anlama geldiğini, yakınlarım ve benim için neleri değiştireceğini, ruhumu hangi âlemlere götüreceğini tasavvur etmeye başladım. Ölümün mahiyetini düşünmek âdemoğlunun gafletinin yırtılmasına da sebep oluyordu.. Bu bakımdan da hoş bir tenebbühe kapı açılabilirdi.
|
|
|
|
Babalık davasıKemal Sayar |
23.11.2005 |
|
İLK PSİKANALİSTLERE GÖRE, baba bir kötülük imgesiydi. Ana ve çocuğun mutlu beraberliğinin üzerine düşen kâdir-i mutlak gölge. Çocuğun diş bileyerek onun otoritesine teslim olmaktan başka çaresi yoktu. Baba, onlara kalırsa, çocuğun gözünde bir yabancıydı; anneyle olan yakınlığa halel getiren bir düşman kişi. Çocuk onunla ya savaşmak ya da ona boyun eğmek zorundadır, bu bakımdan baba çocukta korku ya da saldı...
|
|
|
|
İthafKemal Sayar |
23.11.2005 |
|
BEYKOZ’UN BİRAZ DIŞINDAKİ iki odalı evde ellerini cömertçe iki yana açarak bizi karşılayan yaşlı adam “Dünyayı neyleyim ben, dostlarım gelmiş, benim zenginliğim onlar” dediğinde, boğazıma bir yumru gelip oturmuştu. Evinin hemen dışında ezan-ı şerifi okuyup bizi buyur etti. Teypten Rahman sûresini dinliyordu. Gözleri yaşararak, “Ne kadar çok seviyorum bu mübarek sûreyi!” dedi.
Birkaç arkadaş, huzurunda otu...
|
|
|
|
Kafesteki adamKemal Sayar |
23.11.2005 |
|
BİR AKŞAM SARAYIN BİR PENCERESİNDEN sokakta akıp giden kalabalığı seyreden bir kralın gözüne, o kalabalığın içinden bir adam takılmış. Sıradan bir insanmış bu. O akşam vakti, evine yürümekteymiş. Tıpkı, yıllardan beri haftada beş akşam yaptığı gibi... Kral, adamın evine vardığında yapacaklarını tahayyül etmiş: hanımı ve çocuklarıyla merhabalaşmak, hal hatır sormak, yemeğini yemek, televizyon seyretmek veya ...
|
|
|
|
Kaybolmuş güzelliğin peşindeKemal Sayar |
23.11.2005 |
|
DERLER Kİ, HZ. İSA EFENDİMİZ havarileriyle geziyorken yolda çok kötü koku yayan bir köpek leşine rastlamışlar. “Bu leş ne kadar da pis kokuyor!” diye bağırmış bir havari. Hz. İsa şöyle cevap vermiş: “Dişlerinin beyazlığı ne kadar güzel!”
Güzelliği hayatlarımızdan kovalı çok oluyor. Sokakta ve evde, insanda ve âlemde burnumuza hep leş kokularının gelmesi bundan. Halbuki, Gafûr olan Allah güzel olanı koruyan...
|
|
|
|
Kuşlar türlü türlü uçarKemal Sayar |
23.11.2005 |
|
KÂİNATTA YER ALAN PEK ÇOK fiziksel sistemin davranışı önceden kestirilebilir. Güneş tutulmalarını yıllarca öncesinden kestirmek mümkündür. Ancak depremler, fırtınalar ya da tayfunlar gibi pek çok olay da o kadar önceden bilinemez. Güneş sistemindeki gezegenlerin hareketini yeryüzünün atmosfer hareketlerinden, yeryüzü kabuğunun oynamalarından ya da insan davranışından daha fazla bilinebilir kılan nedir?
196...
|
|
|
|
Primum non nocKemal Sayar |
23.11.2005 |
|
“KENDİMİZİ KÜÇÜK PEMBE HAPLARA teslim etmedik” diyordu öğretmen Vâhide Bilgi, depremi izleyen aylarda Radikal 2’de yayınlanan iç burkucu ve içten yazısında. Öylesine dolaysız, öylesine sahiciydi ki anlattıkları, sarsılmamak imkânsızdı. Onlara ‘depreme özel reçete’ öneren doktora kızıyor ve yaşadıklarının psikotrop ajanlarla ‘iyileştirilemeyeceği’ni haykırıyordu. Onun yazısı, deprem sonrasında iyiden iyiye k...
|
|
|
|
SonuçKatherine Bullock |
23.11.2005 |
|
Kitabım, bireylerin iyiliği arayıp bulmaları hususunda tarafsız olması beklenen liberal seküler bir toplumun, benim Müslüman oluşuma ve tesettürü benimseyişime neden ters bir tepki gösterdiğini anlamaya çalışma teşebbüsüyle başlamıştı. Araştırmam, beni Avrupalıların tesettürle ilk kez yüzyüze geldikleri sömürgecilik çağından başlayıp, tesettürü bıraktıktan sonra tekrar örtünmeyi seçen Müslüman kadınların bu...
|
|
|
|
Tıbbın ızdırabı, ızdırabın tıbbıKemal Sayar |
23.11.2005 |
|
DÜNYADA KÜLTÜREL PSİKİYATRİ yaklaşımının öncüsü olan Arthur Kleinman, The Illness Narratives adlı kitabının önsözünde, ilk hastasıyla olan macerasını anlatıyor:
“İlk hastam yedi yaşında duygulu bir kız çocuğuydu. Bedeninin neredeyse tamamı çok kötü bir biçimde yanmıştı ve ölü dokuların bir pansuman işlemiyle her gün yeniden çıkarılması, derinin her seferinde soyulması gerekiyordu. Bu yaşantı ona çok büyü...
|
|
|
|
Türkiye’de benliğin dönüşümüKemal Sayar |
23.11.2005 |
|
YAŞADIĞIMIZ YÜZYILDA ARTIK, KİMLİĞİN sosyal bir ürün olduğu ve ‘postmodern’ toplumlarda tek ve istikrarlı bir kişisel kimliğin üretilip sürdürülmesinin zorlaştığı dile getirilmektedir. Benliğin kalabalıklaşmasını tarif etmek için icat edilen ‘multifreni’ kavramı, varlığın çoklu ve farklı potansiyellerinin edinilmesine atıfta bulunur. Benlik, günümüzün postmodern Batılı ya da Batılılaşmış toplumlarında her k...
|
|
|
|
A. TESETTÜR VE FEMİNİST YAKLAŞIMLARKatherine Bullock |
18.11.2005 |
|
Tesettürün İslâm’ın kadınları ezişinin bir sembolü olduğu tasavvurunun, farklı faraziyeleri ve farklı anlayış düzeylerini temsil eden farklı müntesipleri vardır. Anaakım, pop kültürü görüşü şudur: Müslüman kadınlar tümüyle ve düpedüz erkeklere boyun eğerler, tesettür de bu boyun eğişin sembolüdür. Batılıların tesettüre bakışlarının bu versiyonu, tesettüre ilişkin en basite indirgeyici ve sofistike olmaktan ...
|
|
|
|
Anlam boşluğuKemal Sayar |
18.11.2005 |
|
ANLAM ÇOK ÖNEMLİ BİR KAVRAM, çok önemli bir sorun. Biz psikiyatrlar bu konuyla çok yakından ilgili olması gereken insanlarız. Çünkü, anlam boşluğu ile ilgili sorunlar doğrudan bizim ofislerimize yansıyor.
Meselâ, bir genç kız düşünün. Hayatını anlamlandıramadığı için, hayatına bir yön ve bir gaye tayin edemediği için sürekli bileklerini kesiyor, bileklerine jilet atıyor. Bir genç insan düşünün. Yine, hayat...
|
|
|
|
Ayşe ağlıyor!Kemal Sayar |
18.11.2005 |
|
İBRAHİM BEY VE KUR’ÂN’IN ÇİÇEKLERİ filminin ortasında, hüngür hüngür ağlayarak sinemayı terkeden genç kız, şimdi karşımda oturuyor. Az önce annesi aramış ve acilen randevu istemişti.
Bu onu ilk görüşüm değil. Ama karşımda ilk kez ağlıyor. İlk kez bu kadar savunmasız, ama bir o kadar da kendisi.
“Ben ait olmak istiyorum” diyor Ayşe. “Bir yere ait olmalıyım; bir inanca, bir görüşe. Şurada veya burada, ama b...
|
|
|
< !--#include file="inc/nav.asp" -- >
|