Arşiv

 Başka bir açıdan toptancılık

GEÇEN YAZIMIZA “Toptancılık kime yarar?” diye sormuş ve Kur’ân-ı Hakîm’in en celâlli sûresi olarak Tevbe Sûresinde Rabbimizin bize sunduğu adalet, rahmet ve hikmet örneğinden hareketle bir ‘toptancılık’ analizinde bulunmuştuk. Son tahlilde, bu analiz, düşüncesi de, inancı da bizim gibi olmayanlara olan muhatabiyetimiz ile ilgili idi.

Maamafih, toptancılık, sadece bu alanda karşımıza çıkan bir durum değil. Ehl-i imanın kendi arasında da, toptancı bir bakış genellikle öne çıkıyor ne yazık ki. ‘Hepten kabul’ gibi ifratlar da, ‘hepten ret’ gibi tefritler de uzağımızda değil. Ki, gündelik hayat içinde, bunun çok değişik tezahürleriyle belki her gün karşılaşıyoruz.

Bunun en bariz yansımalarından biri, şu veya bu mü’minler topluluğunu ‘yekpâre’ sûrette değerlendirmemiz. O topluluğun öne çıkan, hâkim rengine bakıp, ilgili topluluğu yalnız o renkten ibaret görmemiz ve gerek kanaatimizi, gerek tavrımızı buna göre geliştirmemiz.

Oysa, artık kırkını aşmış bir insan olarak tecrübelerim açıkça gösteriyor ki, hiçbir topluluk ‘tamamen aynı düşünen’ insanlardan oluşmuyor. Hemen her mü’minler topluluğunda, mâkul ve mutedil insanlar da var, müfrit kişiler de. Kendi mesleğine muhabbet eder ve onu ‘hak mesleklerin en güzeli’ olarak gördüğü için orada yer alan insanlar da var, ‘kendi mesleğine muhabbet’ hakikatli ölçüsünden ‘yalnızca kendi mesleğine muhabbet’ hakikatsiz uygulamasını devşirenler de. ‘Müslümanların nereden ve kimden olursa olsun istifadesine taraftar olmak’ ihlâs ölçüsünden hareketle, kendisi bir camiada hizmete çalışırken başka camiaların hizmetini de alkışlayıp destekleyenler de var; istifadeyi kendi camiasına münhasır görüp bilenler de...

Benzer bir durum, başka bir mü’minler topluluğuna mensup olduğu için, ilgili camiaya bu noktada ‘dışarıdan’ bakan sair mü’minler için de sözkonusu. İçinde yer almadığımız bir topluluğu, bir kurumu, bir cemaati, bir ‘şahs-ı manevî’yi değerlendirirken de—tıpkı kendimizi içinde hissettiğimiz topluluk, kurum, cemaat, ‘şahs-ı manevî’ için sözkonusu olduğu gibi—ifrat veya vasat arasında doğruyu tercih yükümlülüğü bizi bekliyor.

Ve burada da, ‘ya külliyen kabul, ya külliyen red’ toptancılığı içinde hareket edenlere de rastlanıyor; eksik veya yanlış gördüğü noktada eleştiri hakkını saklı tutmakla birlikte, yapılan hizmetleri, sergilenen doğruları takdiri asla elden bırakmayanlara da.

Ancak, her iki tarafta da, sesleri genelde daha gür çıkan ifratkârların sesi duyuluyor çoğunlukla. Diğerleri konuşmuyor değiller; ancak, ‘bağırmadıkları’ için, o gürültü-patırtı içinde sesleri duyulmuyor.

Sonuçta, olan itidale oluyor; böylesi gürültülü bir ortamda ne yazık ki ifrat kazanıyor. İkisi de kendi mesleğine muhabbeti ‘başka mesleklere husûmet’ şeklinde anlayan ifratkârların kavgası iki farklı mü’minler cemaati içerisindeki mutedil mü’minlerin de gerginleşmesine; birbirlerini anlayabilecek, birbirlerine bakıp, birbirlerini dinleyip kendilerine biraz daha çekidüzen verebilecek iken, onlar da ‘ya toptan kabul, ya toptan red’ toptancılığına doğru bir gerilime itiliyor.

Bu durum, bir dizi mü’minler topluluğu nezdinde geçerli olduğu gibi, mü’min fertler açısından da geçerli. Bir mü’minden beğenmeyeceğimiz, tasvip etmeyeceğimiz haller, düşünceler sâdır olabileceği gerçeğini unutuyoruz genellikle; o yüzden, orada da, ya ‘melekleştirme’ ya da ‘şeytanlaştırma’ gibi ifratlar eşikte bizi bekliyor. En acısı, bugün melek mesabesinde gördüğümüz bir mü’mini yarın beklemediğimiz bir davranışını gördüğümüzde tam aksi bir halde değerlendirme yanlışlığına kolaylıkla düşebiliyoruz.

Bir mü’mini veya bir mü’minler topluluğunu hakkıyla değerlendirmek; ve o mü’minle veya o mü’minler topluluğuyla diyaloğu, iletişimi, etkileşimi diri tutabilmek için, toptancılık illetinden kurtulmamız şart.

Toptancı tavırlar bizi bir yerdeki yanlışları da doğru, bir başka yerdeki doğruları da yanlış görme derecesinde tefritlere sürüklerken, ciddî kalb kırıklıklarına yol açarak mü’minler arasındaki uhuvvete feci zararlar veriyor çünkü...




Yeni Asya Gazetesi, 13.03.2005

  30.03.2005

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu


Ama

Kayıpları kazanca çevirmek

Korku filmi ne söyler?

Şişeyi taşa çalmak

İmtisal

Şöhret neden riyadır?

Kazananlar, kaybedenler

Yüzler

‘Çırak’ın düşündürdükleri

Ölümün anlamı

Uğursuz bir düşünce: uğursuzluk!

Nereye yönelmeli?

İmanın asgarî şartı

İstenmeyen şahitlikler

Yüz aç adamın huzurunda

İhlâs ve iktisat

Bir haksızlık karşısında

Tektipleşmede son adım

Ne insan bu kadar basit, ne de hayat sıradan

Tutunamayanlar için

İki yanlış arasında

‘İslâm sanatı’nın söylediği

İnsancıl ve tepkisiz

Kırılma noktası

Namaz ve tesettür

Görüntünün iktidarı

Yarına hazır mıyız?

Tesettür karşıtlığı üzerine bir psikanaliz

Firavun sarayındaki mü’min

Dünü ve bugünüyle İstanbul’un söylediği

Öngörüler ve sonra görülenler

Başka bir açıdan Pakistan tecrübesi

Tarih okuyanlar, tarihin canına okuyanlar

‘Kamusal alan’ kimin alanı?

Milliyetçiliklerin milletlere ettiği kötülükler

Anneler, eşler

Sevgi tüketimi

“Bediüzzaman’ı anlamak”, ama nasıl?

Alenîlik

Şehit olsanız bile...

‘Mikro iktidar’ üzerine

Özenmek, imrenmek...

Bir göz hatırı için

Ehakkı ararken

Mâruf ve münker

Mü’minler nasıl kardeş olur?

Fakihlere övgü

Genişlik, derinlik

Yüzleşme noktası

Abdülhakim Murad’ı okurken

Ezber bozmak, oyun bozmak

‘Diyalog’a evet, ama kimlerle?

‘Ene’ üzerine bir hasbihal

Başka bir açıdan toptancılık

Bir bomba, bir Müslümanın elinde ise, ‘İslâmî’ midir?

Diyaloğun adresi!

Fazla mı temiziz sahi?

İçe dönük diyalog

Masumiyet, silâhtan daha güçlüdür

O yağmuru beklerken

Risale-i Nur ve tasavvuf: Doğru sözler, yanlış anlamalar

Risâle-i Nur ve tasavvuf: Hak yolda iki şerit

Söylenmesi doğru olmayan doğrular

Toptancılık kime yarar?

Üzülebilmek

  1.  Bu yazının geçtiği eseri incelemek -veya satın almak- istiyorum.



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut