| |
“Seninle dedikodu yapan, senin de dedikodunu yapar.”--Bu İrlanda atasözünü yaban sözü diye yabana atmamalı, kulağa küpe yapmalı.
| | |
[*4.558 yazı içinden]
|
|
|
|
|
|
Hüzün yılıyla gelenMetin Karabaşoğlu |
30.08.2005 |
|
Asr–ı Saadetin olaylarını kronolojik bir sırayla okurken, o ‘saadet asrı’nda bir ‘hüzün yılı’ çıkar insanın karşısına: nübüvvetin onuncu yılı. Bu yıl, bizatihî Resûl–i Ekrem aleyhissalâtu vesselamın ifadesiyle ‘senetü’l–hüzün’dür. Yani, o seneye bu adı veren, bizatihî Hz. Peygamberdir.
Nübüvvetin onuncu yılı, gerçekten hüzün yılıdır. Zira, bu yıl içinde onu kavmine ve kabilesine karşı koruyan amcası Ebu Ta...
|
|
|
|
Mü'minler nasıl kardeş olur?Metin Karabaşoğlu |
08.10.2004 |
|
‘SOSYAL HAYAT’ denildiğinde aklıma ilk gelen sûre, tereddütsüz, ‘Hucurat’tır. Bu kısa sûre, yalnızca ikibuçuk sayfa ve onsekiz âyetten ibaret olmakla birlikte, sosyal hayatta yüzyüze gelinen en temel problemlere temelli çözüm getiren ölçüler içermektedir; ve bu bakımdan, mü’minâne bir sosyal hayatın belkemiği hükmündedir. Gıybet, suizan, alaycılık, tecessüs, milliyetçilik, yarg...
|
|
|
|
Fetrete karşı fıtratMetin Karabaşoğlu |
26.08.2004 |
|
‘Marufu emr’ ve ‘münkerden nehy’e dair Kur’ânî nüansın, ve bu nüans paralelinde Resûl-i Ekrem aleyhissalatu vesselamın sergilediği nebevî irşadın, bugünün mü’minlerine söylediği şey şudur: Yaşadığımız ve gözlemlediğimiz, ve de razı olmadığımız fetret halini aşmak, fıtratın uyanışıyla mümkün olacaktır.
|
|
|
|
“Hâzâ Min Fadli Rabbî”Metin Karabaşoğlu |
07.01.2004 |
|
Kur’ân-ı Hakîm, semavî fermanlarıyla bizi varoluş hikmetimize uygun şekilde yaşamaya çağırırken, yolumuzda duran iki tehlikeye de dikkat çeker: Yahudiler ve Hıristiyanlar sözkonusu edilirken dikkatimiz çekilen iki ayrı tehlike... Her iki grup da, resullere ve semavî kitaba muhatap olmuş; ama zamanla, iki zıt yönde sapma yaşamışlardır. Meselâ Yahudilerde, cemalsiz bir celâl; Hıristiyanlarda ise, celâls...
|
|
|
|
Zilzal Suresinin Sırlarıyla YaşamakMetin Karabaşoğlu |
02.01.2004 |
|
Bütün duyguların merkezi, başı ve padişahı hangisidir gibi bir soruya verilecek en doğru cevap, herhalde, ‘beka arzusu’ olacaktır. Bu arzu, duyguların merkezi ve zenbereğidir. Açlığını bastırmaktan evlat sahibi olma arzusuna, mal-mülk edinme tutkusundan tanınıp bilinme hevesine, cinsellikten ölüm korkusuna... Hangi duyguyu ele alırsak alalım, derinine inildiğinde, ‘beka arzusu’ çıkar...
|
|
|
|
İhlas Suresi’nin Getirdikleriyle GidenlerAykut Tanrıkulu |
22.12.2002 |
|
Giriş
İhlâs, rab ile kul arasındaki intisabın bir gereği olarak, kulun Rabbine katıksız, saf ve doğrudan bir muhatabiyetini ifade eder. Bir başka tarifle, kulun rabbinden emin oluşunun bir ifadesi, bir ismi olan kalpteki 'iman'ın yaşamsal bir tezahürüdür.
Yalnızca O'na yönelmiş bir yaşantının gereği olan 'ihlâs'ı zedeleyen, hatta tamamen iptal ederek, bu kainatın Rabbine yönelmesi gereken takdir, teşek...
|
|
|
|
Sadaka SadakattirMetin Karabaşoğlu |
29.12.2001 |
|
Eskilerin eskimez bir sözü vardır; "Kâmus namustur" diye. Öyledir gerçekten. Zira, düşüncenin ve anlamın taşıyıcısı kelimelerdir; insanlar, kelimeler ile düşünür ve anlaşırlar. O yüzden, kelimelere, yani kâmusa dair bir yozlaşma, ister istemez doğru düşünüşün ve doğru anlayışın da mahvını getirmektedir.
Kur'ân-ı Hakîm'in ve onu bize bildiren Hz. Peygamber'in bazı kelimeler üzerindeki ısrarının bir hikmeti ...
|
|
|
|
Gece YürüyüşüMetin Karabaşoğlu |
13.10.2001 |
|
Rabbimizin bir kudret ve rahmet mucizesi olan ağaçları seyrederken, sıklıkla, Kur'ân âyetlerinin de bir 'ağaç'a benzediği düşüncesi zihnime gelir, yerleşir. Gözleri ve gönülleri mest eden o koskoca ağaç, küçücük bir tohumdan hâsıl olmuştur. Küçücük bir tohum, koca bir ağacın tam bir özeti hükmündedir. Aynı şekilde, her bir Kur'ân âyeti de, bütünüyle Kur'ân'ın özeti gibi, Kur'ân'ın tamamına yayılan hakikatle...
|
|
|
|
Necm Suresindeki MiracMetin Karabaşoğlu |
13.10.2001 |
|
"İsrâ sûresindeki mirac"ı yazdığımın ertesinde, Necm sûresinin tamamını da aynı yaklaşımla düşünmeyi denedim. Miracın Mescid-i Aksâ'ya kadarki kısmını İsrâ sûresinin ilk âyeti anlatırken, tâ Kâb-ı Kavseyn'e, tâ Sidretü'l-Münteha'ya, ta Cennetü'l-Me'va'ya kadar olan kısmının anlatıldığı sûreydi Necm. İlk 18 âyetinde, Resûl-i Ekrem'in asla 'kendi hevasından konuşmaz' bir sıddîk nebî olduğunu bildirerek onun h...
|
|
|
|
Gelecek, GelecektirMetin Karabaşoğlu |
09.10.2001 |
|
Bundan seneler ve seneler önce, henüz yılların "Milad" ile birbirine eklenmediği nice bin yıllar öncesinde, diyarın birinde adamın biri bir rüya görür; Bir yıldız doğmakta, ve doğan yıldızın parlaklığı ayın aydınlığı ile güneşin ışığını bastırmaktadır.
Rüyayı gören Nemrud adındaki adam, kendisini tedirgin eden bu rüyasının yorumunu sorar soruşturur ve şu cevapla karşılaşır: "Ülkende şu yılda bir çocuk doğa...
|
|
|
|
Gözler Nasıl Korunur?Metin Karabaşoğlu |
26.07.2001 |
|
Kur’ân, bütün olarak kâinatı yaratanın, kâinat içinde insanı yaratanın ve insana ‘görecek gözler’ verenin Allah olduğunu hatırlatır; ve işte o Allah’ın ezelî kelâmı olarak emirler getirir: “Gözlerini haramdan korusunlar.”
Bu emri veren, insanı bu fıtratla yaratandır. İnsan için en fıtrî ve en uygun hali, Fâtır-ı Hakîm’den başka kim bilebilir? Kim o fıtratı verenin üstünde söz söyleyebilir?
|
|
|
|
Firavun TuzağıMetin Karabaşoğlu |
08.07.2001 |
|
Musa aleyhisselamın Kur'ân'ın onu aşkın sûresinde zikrolunan kıssasından, her çağın insanının alacağı dersler vardır. Zira, Firavun ruhlu insanlar dünya üzerinde her zaman mevcut olduğu gibi, her bir insanın nefsi her daim firavunluk peşinde koşmaktadır. Ki, Musa aleyhisselam kıssasının Kur'ân'da bu kadar yoğunlukla zikredilmesi, kendi zamanımızın firavun tiynetli insanlarına ve nefsin firavunluğuna karşı i...
|
|
|
|
Firavun’a Gideceksin!– IIIMetin Karabaşoğlu |
30.05.2001 |
|
Önceki iki yazımızda, Musa ve Hârun aleyhimesselamın Firavun'a gidişinin öncesine dair âyetlerden kabiliyetimiz nisbetinde anladığımız bazı hakikat ve ölçüleri aktarmaya çalışmıştık. Özetle, hakikatın celâl-cemal muvazenesi içinde ve hakikatli bir üslupla sunulmasıydı bize verilen ders.
Ve Musa ve Hârun aleyhimesselam, Firavun'a giderler. Ondan, Rablerinin emrettiği üzere, köleleştirilmiş Benî İsrâil'i tek...
|
|
|
|
Firavun’a Gideceksin!– IIMetin Karabaşoğlu |
19.05.2001 |
|
Musa aleyhisselama ilk vahiy anında "Firavun'a git" emrinin verilişini, Musa aleyhisselam'ın Hârun'un da bu vazifeye dahil olması yönündeki duasını, bu duanın kabulü ile beraberce Firavun'a gitmelerin emredilişini ve bu beraberce gidişteki bize dönük ders ve hikmeti aynı başlığı taşıyan ilk yazımızda anladığımız kadarıyla anlatmaya çalışmıştık.
Bu "Firavun'a gidin!" ilâhî emrinin mütemmimi olan unsurlardan...
|
|
|
|
Firavun’a Gideceksin!– IMetin Karabaşoğlu |
30.04.2001 |
|
Kur'ân kıssalarında zikri geçen tarihî şahsiyetlerin her çağdaki, bu arada yaşadığımız zaman dilimindeki izdüşümlerini arama şeklinde bir zihnî alışkanlığımız, şükür ki, mevcut. İlgili kıssaların doğrudan bize ve kendi hayatlarımıza bir yol ve ışık sunması için de, böylesi bir paralelliğin izini sürmek zaten gerekiyor.
Bir yanda Nuh, İbrahim, Salih, Hûd, Lokman, Şuayb, Musa, Zülkarneyn, Tâlût ilâahir örnek...
|
|
|
|
İki Yanlış, Bir DoğruMetin Karabaşoğlu |
19.03.2001 |
|
Neredeyse yirmi yıldan beri gücünün yettiğince kalemiyle cihada cehdeden biri olarak kendi hayatımda tecrübe ettiğim bir vâkıa var. Üstelik, bu vâkıanın, benim gibi kalemiyle cihada cehdeden başkaca insanların önemli kısmının hayatında da geçerli olduğunu gözlemliyorum. Kalemiyle cihad çabası içinde bir sınır çizgisinde duran, ayakları iman dairesinde durur vaziyette ehl-i gaflete ve hatta ehl-i inkâra iman...
|
|
|
|
Tevbe Sûresinin Öğrettiği..Metin Karabaşoğlu |
27.02.2001 |
|
Risale-i Nur külliyatı içindeki en uzun risale olarak "Yirmibeşinci Söz," Kur'ân'ın mucizeliğine adanmış muhtevasıyla, dikkatli her muhataba Kur'ân'dan hakikat dersi almanın bir dizi yolunu öğretir. Bu risalenin son kısmı olarak "Üçüncü Şule"nin "üçüncü ziya"sı ise, Risale-i Nur müellifinin Kur'ân'la birlikte hayata ve kâinata bakışının en muazzam örneklerinden birini oluşturur.
Burada özetlemenin imkânsız...
|
|
|
|
İnsanlık Onuruna DairMetin Karabaşoğlu |
01.02.2001 |
|
Bir yıl kadar önce, Berat Gecesinin arefesinde, üçüncü âyetindeki 'gece'yi bazı müfessirlerin Berat Gecesi diye tefsir ve tâbir ettikleri Duhan sûresini okuma kasdıyla Kur'ân'ı elime almış; lâkin, karşıma çıkan ilk sûre Duhan'ın komşusu Zuhruf olduğu için, öncelikle onu okumaya başlamıştım. Nefsimizin elinden kurtarabildiğimiz zamanlarda yapmaya çalıştığımız hatim okumaları esnasında bu sûreyi de defalarca ...
|
|
|
|
Ve Şimdi SemudMetin Karabaşoğlu |
18.01.2001 |
|
Kur'an kıssaları arasında dolaşırken, çoğu kez beraberce zikredilen iki kavim çıkar karşımıza: Ad ve Semûd. Bu iki kavimden birinin zikredildiği hemen her sûrede, diğerinden de söz edilir. Bir sûrede Ad'ın sözü ediliyorsa, genellikle, ardından Semûd'un zikri gelir.
Peki, nedir bu iki kavmi neredeyse ikiz kardeş gibi böylesine yakın kılan? Nedendir bu birbiri ardınca geliş?
Bu iki soruya cevap ararken, i...
|
|
|
|
Yakub Sabrı, Yakub ÜmidiMetin Karabaşoğlu |
10.01.2001 |
|
Yusuf kıssası, 'kıssaların en güzeli' diye de şöhret bulmuş bir peygamber kıssası olarak, Kur'ân-ı Hakîm'de zikri geçen manidar kıssalardan biridir. Özellikle de Yusuf sûresinde, onun bir peygamber çocuğu olarak geçen çocukluk yılları, gençliğine henüz adım atacakken gördüğü bir rüya, bu rüyayı bir şekilde öğrenen ağabeylerinin içine düştükleri kıskançlık krizi, Yusuf'u öldürerek bu krizden kurtulmaya çalış...
|
|
|
|
Bir Fâsık Bir Haber Getirirse... Metin Karabaşoğlu |
16.09.2000 |
|
Bütün âyetleri doğrudan sosyal hayata bakan bir sûrenin ismini vermem istense, verilmesi gereken ilk cevap, herhalde Hucurât sûresi olmalıdır. Bu sûre, ilk âyetinden son âyetine kadar, hayat-ı içtimaiyeyi yaralayan ve zehirlendiren âfâkî ve enfüsî marazlara karşı kudsî ilaçlar sunmakta; bilvesile, mü’minin kuşanması gereken zihin ve ruh halini ders vermektedir. Alaycılık, düşmanlık, suizan, tecessüs, ...
|
|
|
|
İfk ile ÖğretilenMetin Karabaşoğlu |
16.09.2000 |
|
Her türlü kusur ve noksandan azâdelik, yani kemal ve kudsiyet ancak Zât-ı Zülcelâl’e has bir keyfiyettir. Kul olmak, kusura açık olmak demektir. Nitekim, en küçük zerreden en büyük galaksiye, yaratılmış herşey bir tarafta Cenab-ı Hakkın cemal ve kemal sıfatlarının tecellisini üzerinde gösterirken, öte tarafta varlığını kendi başına devam ettirememesi, yani fena ve zevale maruz oluşu ile kendi acz ve kusurun...
|
|
|
|
İki Yanlış, İki DuruşMetin Karabaşoğlu |
16.09.2000 |
|
Kur’ân-ı Hakîm’de, birden fazla sûrede, İblis’in emr-i ilâhîye karşı isyan ve temerrüdü bize bildirilir. Hemen her mü’minin bu sayede bildiği üzere, Kadîr-i Zülcelâl dem’i yaratıp meleklere ve İblis’e ona secde etmelerini emrettiğinde, melekler arasında bulunan bir cin olarak İblis bu emre isyan edecektir.
İblis’in bu tavrı en yumuşak ifadeyle bir ‘itaatsizli...
|
|
|
|
KuşatılanlarMetin Karabaşoğlu |
16.09.2000 |
|
Kur’ân-ı Hakîm’de Rabb-ı Rahîm’in Resûl-i Ekrem’i (a.s.m.) bizim için ‘güzel bir örnek’ (Ahzâb, 21) olarak tavsif etmesinden de anlaşılacağı üzere, Hz. Peygamberin hayatının her bir karesinde her bir çağın mü’minleri için yol gösterici bir örnek vardır. İnsan, kendi yaşadığı an ile Asr-ı Saadet’in hadisatı arasında bir irtibatı sürekli muhafaza tutar ve yüzyüz...
|
|
|
|
Sabrın AnahtarıMetin Karabaşoğlu |
16.09.2000 |
|
Kur’ân-ı Hakîm’de, mü’minlerin vasıfları anılırken, çoğu kez ilk sırada ‘sabır’ yer alır. l-i İmrân sûresinin 17. âyeti bunun bir örneğidir. Başka bazı sûrelerde, mü’minler ‘birbirine sabrı tavsiye etme’ gibi bir vasıfla anılırlar. Birçok sûre de, ya doğrudan, ya da Resûlullah’ın şahsında, mü’minlere sabrı tavsiye ve emr eder.
Sabra dair bu kadar ...
|
|
|
< !--#include file="inc/nav.asp" -- >
|