VAKTİYLE, BİR derviş bir Ramazan akşamı iftara davetliydi. Derviş, yatsıya yakın, evine döndü ve karısından mümkünse kendisi için sofra hazırlamasını istedi. Karısı:
“Sen davette değil miydin? Ne yemeği?” deyince, derviş:
“Sorma” dedi. “Çok yersem, arkamdan ‘Halis derviş değilmiş’ diye konuşmalarından korktum, pek birşey yiyemedim.”
Bunun üzerine, karısı:
“Tamam” dedi. “Sen şu akşam namazını kıl da, ben o arada sofrayı hazırlayayım.”
Derviş:
“Ama” dedi, “ben akşam namazını orada kılmıştım.”
Karısı cevap verdi:
“Sen arkamdan kötü konuşurlar diye pek yemek yiyemediğine göre, arkamdan iyi konuşsunlar diye de namazı uzatmışsındır” dedi. “Hadi, akşam namazını bir daha kılıver de, o arada sofrayı hazır edeyim.”
Rivayet edilir ki, hanımının bu ikazından sonra dervişin aklı başına geldi ve riya derdinden kurtulup halis bir derviş oldu.
(İ. Halil Soğukoğlu)
(Akıl Öyküleri'nden alınmıştır.)