RESÛLULLAH ALEYHİSSALÂTU vesselam, bir gün sahabilerine “Ben ilim şehriyim” buyurmuş ve bu şehrin kapısını da açıklamıştı: “Kapısı, Ali’dir.”
Bu büyük övgüye mazhar olan Hz. Ali, sahabiler arasında, Kur’ân’ın mânâlarına olan nüfuzu ile tanınmıştı. Kendisi, bir keresinde şöyle buyurmuştu:
“Eğer isteseydim, sadece Fatiha tefsirinden yetmiş deve yükü kitap yazardım.”
Medineli güzide sahabilerden Ebu’d-Derda ise, güneşin tek ışığının birçok rengi barındırması gibi, Kur’ân’ın her âyetinin hakikatin çok renklerini ve mânâlarını barındırdığına işaretle, şöyle diyordu:
“Kişi Kur’ân’a birkaç yön vermedikçe fakih olamaz.”
Böyle güzide sahabilerden aldığı derse binaen, bir âlim şöyle der dururdu:
“Her âyetin altmış bin mânâsı vardır. Aynı âyetin çözülmeyen mânâları çözülen bu altmış binden de daha fazladır.”