Arşiv

 Yazmaya Dair

  • Bildiklerini anlatmamak, en hafif haliyle, şefkatsizliktir.

  • Yazarlık bir meslek değil, bir hayat biçimidir.

  • Yunus Emre’nin şair olmak gibi bir derdi yoktu. Ama derdi vardı...

  • Anlatacak derdi olup bunu anlatacağı bir dili henüz bulamamak acı veriyor. İnsan bunu dert edindiğinde ise, hitap çiçekleri açıyor.

  • Yazmak, yaymaktır.

  • Öyle yazmalısın ki, hem doğru anlaşılacaksın, hem de yanlış anlaşılmayacaksın.

  • Ulaşabileceğim mesafede insanlar varsa ve ben onlara ulaşma çabası göstermiyorsam, mesuliyetim var.

  • Söyleyecek sözü olup da paylaşmayan mes’uldür. Anlatmadan muslih olunmaz.

  • Söylediğiniz hakikat değilse veya hazmedilmemiş ise, sözlerinizi süsleme ihtiyacı hissedersiniz.

  • Söz yalınlığı içinde güzeldir. Gereksiz süsleme, sözün güzelliğini bozar.

  • Yazarın kelimelerle kedinin fareyle oynadığı gibi oynaması, yazarla okuyucu arasındaki düşünce ve duygu paylaşımını zorlaştırıyor.

  • “Niyet fıtri ahvali öldürür” diyor Bediüzzaman. O halde, duygulu bir yazı yazmaya niyet edilirse, gerçekte, yazıdaki duygu boyutunu öldürmüş; hasbîliğin yerine hesabîliği ikame etmiş oluruz. Oysa malumdur; gerçek şelaleden akan su ile yapma şelaleden akan su bir olmaz.

  • Bazan dünyamıza bir mânâ geliyor, ama açılmayabiliyor. Eğer zorlanırsa, bu mânâ köpürtülebilir; ama kalblere hitap etmez.

  • Yazının duygu yüklü olması ile duygusal olması ayrı şeylerdir.

  • Akla ulaşan birçok eser var ki, kalb ve ruha ulaşamıyor.

  • Bir yazı, bir kitap, hazmetmeden, yoğurmadan, hissetmeden yazılırsa, malumat düzeyinde kalır, kalbe ve ruha nüfuz etmez.

  • Bir eserin daha yapılmadan güzel olduğuna inanan bir topluluğa hitap etmenin ne esprisi olabilir?

  • Bazı kitaplar okunur, yeni şeyler öğrenilir. Bazı kitaplar okunur, yol yordam öğrenilir. Usûl kitabı okuyanın hayatında örnek alacağı istinad noktaları barındırır; başvuru kitabı olur.

  • Bir yazar, yayıncı ve editör olarak, ‘bir anda çok satan’ kitapları hiç sevemedim. Bana göre, iki sene on baskı yapıp sonda çaptan düşen ve hatta unutulup giden bir kitap yerine, yirmi senede on baskı yapan bir kitap daha değerlidir. Zira, ikincisi, zamanın aşındırıcı etkisine direnmiş ve hayatiyetini devam ettirmiş demektir. Ve birincisi okuyanlarda havaî fişek benzeri bir etki bırakırken, ikinci kitap yüreklere kor bırakarak yaşayacaktır—sessiz, gösterişsiz, ama etkili...

  • “Kaç sayfa yazdım?” değil; “Yazdığım hakikat mı?” “Kaç sayfa okudum?” değil; “ne okudum?”

  • Yazdığımız yazılar, aklımıza düşürülen ilham tohumlarının çatlamasıyla ortaya çıkıyor.

  • Yazmaktan daha iyi bir öğrenme biçimi bilmiyorum.

  • Konuşacaklar, konuşsunlar. Biz eserlerimizle konuşalım, yazdiklarimizla konusalim.

  • Kabiliyetlerin ortaya çıkması, fidanların yetişmesi için, toprak gibi olmalı... Nice istidatlar onları açığa çıkaracak yol gösterici fedakârlar bekliyor.

  • Yazar yazdığı kitabı yayınlandıktan sonra karşısına değil, arkasına koymalı. Onun üzerinden teveccüh aramak yerine, önüne koyduğu yeni hedeflerle, yazacağı yeni kitaplarla meşgul olmalı.

  30.01.2004

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu

  1.  Bu yazının geçtiği eseri incelemek -veya satın almak- istiyorum.



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut