Hayatın anlamı üzerine:
İslam ne diyor?

Zeyneb Hafsa

EROL GÖKA, Dini İnanç ve Hayatın Anlamı başlıklı makalesinde(*1) hayata dair anlamı yaratıcı ve dine bağlayanların bunu yap(a)mayanlar tarafından kolaycılıkla suçlandığını fakat aslında bunun kolaycı bir paket program olmadığını dile getirir. Çünkü bu cevap başlangıçtır sadece. Daha verilmesi gereken nice cevap vardır. Çok doğru. Zira anlamlılığı yaratıcı ve dine hasreden grup oldukça heterojendir. Tıpkı, bir yaratıcının varlığını kabul etmesine rağmen O’nun kâinat üzerindeki etkinliğini kabul etmeyen deistlerin varlığı gibi. Bir önceki yazımızda ele aldığımız torba örneğine dönecek olursak, evet, torbayı ve içindekileri var eden bir yaratıcı vardır. Fakat bu yaratıcı el, torbayı taşımayıp kendi haline bırakmıştır. Kâinat ve Tanrı’nın bir bütün olduğuna inanan panteistler vardır sonra. İlaveten, çoktanrıcılığa inanan politeistler vardır. Bir de, bir yaratıcı ve idame ettirici güç olarak Tanrı’nın varlığını savunan teist görüş mevcuttur.

Tanrı sayısı ve Tanrı’nın özelliklerine dair farklı görüşlere sahip bu grupların tek ortak paydası, ‘yaratıcı’ kavramı ve buna bağlı anlamlılıktır. Bu sayılan Tanrı algılarına göre şekillenmiş, din çerçevesinde tanımlanmış gruplar vardır sonra: Budizm, Hristiyanlık, Şintoizm, Yahudilik ve İslam gibi. Şimdi İslam’ın bu konuda ne dediğine bir bakalım.

Vahiy merkezli bakış

Her şeyden önce, kâinatın ve insanın bir yaratıcısı olduğunu dile getirir İslam. Bir yaratıcının varlığı, ya da daha doğrusu bir yaratıcının varlığına inanmanın inanmamaktan daha rasyonel olduğu, akli delillerle desteklenebilir.(*2) Aslında insan için sadece bu deliller dahi yeterli olabilirdi. Hayy bin Yakzan veya Hz. İbrahim örneklerinde olduğu gibi. Fakat yaratıcıya dair delili genele yaymak adına daha temel bir kanıt sunulagelmiştir: vahiy.

İnsanla yaşıt olmak üzere peygamberler ve kitaplar yoluyla iletilen vahyin geldiği son noktayı işaretler İslam’ın peygamberi Hz. Muhammed aleyhissalatuvesselam ve kitabı Kur’ân. Elbette bunun böyle oluşuna dair de deliller mevcuttur. Örneğin, Ümit Şimşek, Şeytanla Münazara isimli kitabında Said Nursi’nin Kur’ân’ın Allah’tan gelmediğine dair şeytanın (ve benzeri görüştekilerin) olası beş temel önermesini nasıl çürüttüğünü açıklamaktadır. Sonra, Kur’ân’ın kendi geçerliliğine delil olması vardır. Doç. Dr. Ziyad Halil ed-Değamin, Said Nursi’nin eserlerinde geçen Kur’ân’ın i’caz yönlerini sıralar ki bunlardan bazıları şunlardır: Kur’ân nazmının mucizeliği, Kur’ân’ın camiiyyeti, marifet ve medeniyetle ilgili i’caz, beyanındaki birlik, gaybi ihbarları, bütün insan tabakalarına hitap etmesi ilaahir...

Tevhid: mutlak birlik

İkinci olarak, tek ve aktif bir yaratıcının varlığı ilan edilir İslam dininde. Öncelikle, yaratıcının tekliği, biricikliği yani tevhid olgusuna değinelim. Bu, sayısal birliğin ötesinde mutlak bir birliktir. Yani zatta, sıfatta ve fiillerde birlik... Tevhidin mantığına dair genel prensipleri Kur’ân’da bulmak mümkündür:

“Eğer göklerde ve yerde Allah’tan başka ilahlar olsaydı, gökler ve yer kaos içinde mahvolurdu.” (Enbiya, 22)

“O’nunla (Allah ile) birlikte başka bir ilah yoktur. Aksi takdirde her ilâh kendi yarattığını sevk ve idare eder, böylece biri diğerine üstünlük kurmaya kalkardı.” (Mü’minûn, 91)

Açıklamalar o kadar net ki! Yine de isteyen, tevhidin rasyonel açıklamaları için İslam filozoflarının eserlerine ya da hissiyat üzere tecrübeleri için tasavvuf eserlerine başvurabilir. Konuya dair literatür her iki alanda da geniştir. Bu bahsi geçen tek yaratıcının aktif oluşuna dair Kur’ân’da birçok ifade bulmak mümkündür. Bunların en çarpıcı olanlarından biri de şudur kanaatimce:

“İnsan, başıboş bırakılacağını mı sanıyor?” (Kıyamet, 36)

Peki, aktif tek bir yaratıcı fikrine dayanan bu dinin hayata ve insana bakışı nasıldır? Bir önceki yazımızdan hatırlanacağı üzere, önsel anlamsızlığı savunanların temel argümanı, hayatın ve insanın özü olmadığı, bilakis onların sadece var olduğu idi. Sanki bunu tamamen dışlarcasına Kur’ân şu açıklamayı yapar:

“Hani Rabbin meleklere, ‘Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir beşer yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin’ demişti.” (Hicr, 28-29)

İnsanoğlunun tasarlandıktan sonra kendisine ilahi kaynaklı bir cevher eklendiğinin anlatıldığı bu ayet, iddia edildiğinin aksine, insanın öncesiz, plansız, özsüz bir varlıktan çok daha fazlası olduğunu haykırıyor adeta. ‘Mademki insan ve kâinat planlıdır, bir tasarımdır, bunun berisindeki temel sebep ya da anlam nedir?’ sorusuna İslam dini çerçevesinde verilen en şümullü cevaplardan biri İbn Arabi’ye aittir kanımca.

Allah’ın isimleri ve tecellileri

İbn Arabi, tek ve aktif yaratıcının yani Allah’ın kendini bir aynada seyretmesi metaforuyla tanımlanabilecek bir amaca binaen varlıkların yaratıldığını ve bu varlıklarda Allah’ın ulûhiyetinin yüceliklerinin tecelli ettiğini dile getirmektedir.(*3) Bu yücelikler isimlerle müsemmadırlar. Kur’ân’da Hz. Âdem’e öğretildiği bildirilen isimlerle... Bu isimlerin görülmesi ise insanın ortaya çıkışıyla mümkün olmuştur, zira bir tek insandır ki bilinci ve iradesi ile bu isimleri kâinatta okuyup, idrak edip hayata geçirebilsin.

Özsüz fakat bilinçli varlığımızla, bulantı uyandıran, anlamsız, kendinden bihaber varlıkların bir aradalığı fikrinden nerelere geldik değil mi? Tek, aktif bir yaratıcının ulûhiyetini yansıtan kâinattaki ilahi isimleri idrak edip hayata geçirebilme amacıyla var edilen insan fikrine...

Bir sonraki yazımızda, hayatın anlamına dair bakışın günümüzdeki hal-i pür melalini takip etmeye çalışacağız, inşallah.


1. Bkz. http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/ErolG%C3%B6ka/dini-inanc-ve-hayatin-anlami/54638

2. Bkz. Yaratıcının Varlığını Akletmek http://www.karakalem.net/?article=4896

3. Bkz. Allah-insan ilişkisine dair notlar başlıklı makalemiz: http://www.karakalem.net/?article=5103

  26.08.2014

© 2021 karakalem.net, Zeyneb Hafsa




© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut