Arşiv

 Kız Çocuğu Ölümleri

KUR'ÂN-I HAKÎMİN en ziyade rikkatime dokunan âyetlerinden biri, Tekvîr sûresinin 8. ve 9. ayetleridir. Gerek ifade tarzı, gerek ifade edildiği yer itibariyle eşsiz bir belagat incisi olan bu ayetlerin her okunuşunda yüreğimde, sorumluluklarımızı hatıra getiren ince bir sızı hissederim.

Tekvir sûresi adından da anlaşılacağı gibi, Kıyamet tasvirleriyle yüklü, celâl ve kahr vurgusunun ağır bastığı bir sûredir. Kadîr-i Mutlak olan Rabbimizin kıyamet günü güneşi dürüp ışıksız bırakmasını tasvir ile başlar; ve aynı derecede azametli başka şeylerin zikriyle devam eder; yıldızların düşüp sönmesi, dağların yürümesi, tüm canlıların bir yere toplanması, denizlerin kaynayıp kabarması... Derken bu celâl ve kahr yüklü tasvirlerin ihtizaza getirdiği şevkat dolu kalblere, cemal yüklü ama celâl yüklü tasvirlerden de keskin bir diğer kıyamet olayından haber verilir. Bunca celal tablosu içinde 8. ayete gelindiğinde birden söz döner, ve cemalin en sevimli cilvesini üzerinde taşıyan kız çocuğuna gelir. "Ve sorulduğu zaman kız çocuğuna: Hangi suçtan dolayı öldürüldün?"

İşte bu iki âyet, insanı o kıyamet tasvirleri içinde, alabildiğine sarsar. Zira, narindir, naziktir, hassastır kız çocukları. Erkek çocuklarına fıtraten bir vakar ve izzet hali dercedildiği halde, kız çocuklarına acziyetin en sevimli, en rikkat uyandırıcı cilvesi yüklenmiştir.

O yüzden erkek çocukları fazlaca insana sokulmaz, pek okşanıp sevilmeye gelmez, kız çocukları kucaklara alınmak, okşanıp sevilmek ister. İnsanın âcizliğini, ve o âcizliğe karşı şevkate olan mutlak ihtiyacını en sevimli haliyle ifade eder. Bu yüzden de, erkek çocuklarına göre daha sevimli olur; daha kolay ve çabuk sevilirler.

Kız çocuğuna böylesi bir fıtrat ve bize de bu şekilde şevkat ve rikkat dercetmiş olan Fatır-ı Hakîm, Tekvîr sûresinin ilgili ayetleriyle, tabir caizse, insanı tam can evinden vurur. Tam anlamıyla sarsar, rikkat ve şevkat duygumuzu tam anlamıyla ihtizaza getirir. Böylece, çocuklara hususan kız çocuklarına karşı görevimizi hatırlatır. Çünkü çağlar boyu erker çocuğu güç ve şeref sembolü olarak korunur ve gözetilirken, kızlar aşağılanmış, hakir görülmüş, hatta diri diri öldürülmüştür. O dehşetli kıyamet tasvirleri içinde, öldürülen kız çocuklarının hesabının da sorulacağını hatırlatır Kur'ân-ı Hakîm.

Âyetin nazil olduğu zaman ve zemini düşününce, söz konusu öldürmeyi, Cahiliye Araplarının kızlarını diri diri gömme âdetine mahsus kılar insan. Oysa, Kur'ân o dönemde nazil olmuş; ama yalnız o döneme nazil olmamıştır. Kelâm-ı Ezelî olarak her zamanın ve zeminin ondan alacağı bir hisse vardır. Her çağın insanı, bu âyetleri okurken, kendi çağının "kız çocuğu cinayetleri"ni çözme ve cinayetlerin uzağında durma çabasına girme durumundadır.

Şu asrın insanı olan bizlere de, Tekvîr suresinin ilgili ayetleriyle gelen bir mesaj elbette vardır. Her ne kadar kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesi artık vâki değılse bile, çocukların manen öldürülmesi açısından bakıldığında, çoğumuz cahiliye devrinin hiç de gerisinde gözükmüyor. Şu asırda çocuklar manen öldürülürken, en ziyade kız çocukları öldürülüyor. Erkek çocukları için sarfedilen emeğin yarısı bile çoğu kez, kız çocukları için sarfedilmiyor. Erkek çocuklarına kabiliyetlerini inkişaf ettirmeleri için daha geniş bir alan tanınırken, kız çocuklarının önü yemek tarifleri, elbise örnekleri ve çeyiz tefrişleri ile kesiliyor. Kız çocuklarının şevkat ve cemal yüklü kalpleri, acziyetleri itibariyle Kâdir-i Mutlak'a daha bir kolaylıkla yönelmeye müsait fıtratları Maksud-u hakikîye tam anlamıyla vasıl olmaksızın güdük ve kısır bırakılıyor. Bunlar olurken, erkek olsun kız olsun çocukları en ziyade terbiye edecek olan anneler olduğu; bugün kız çocuğuna harcanan mesainin yarının ailesinin temellerini sağlam kılan bir duayı da içerdiği unutuluyor. Mânevî zinetlere müheyya fıtratlar, maddî zinetler peşinde boğduruluyor.

Sonuçta, şu asırda da kız çocukları öldürülüyor. Kız çocuğu ölümleriyle, aslında aileler de öldürülüyor, yarının kabiliyetleri de...

Gün geçtikçe daha bir berraklıkla görüyorum ki, bir aileyi mükemmel kılan da, bir toplumu, bir medeniyeti ve çağı mükemmel kılan da kız çocuğuna verdiği önem, sarfettiği mesaidir. Ki İslâm, Fâtıma'yı (R.A.) yetiştiren Hz. Peygamber'in (A.S:M), Âişe'yi (R.A.) yetiştiren Ebu Bekir'in (R.A.), Hafsâ'yı (R.A.) yetiştiren Ömer'in (R.A.) ellerinde yükselmiştir.

Bu bir rastlantı olmadığına göre, kız çocuğuna yönelik muamele açısından, cahiliyeden de, Asr-ı saadetten de alacağımız çok önemli dersler var demektir.


Metin Karabaşoğlu, Ayna, "Kız Çocuğu Ölümleri," Yeni Asya, İstanbul, 3 Mart 1996

  31.12.2003

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu

  1.  Bu yazının geçtiği eseri incelemek -veya satın almak- istiyorum.



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut