Zımnî Arap düşmanlığına reddiye

Nuriye Çakmak

FİLİSTİN KANAYAN ve kanatan bir yara. Bir acı ki, yaşayanlarına mahsus değil.

Çoğu zaman unuttuğumuz, aklımıza geldiğinde veya zalimler tarafından yeniden hatırlatıldığında yorumsuz kalamadığımız aynı zamanda.

Sorumsuz, duygusuz, bilinçsiz, duasız, desteksiz olabildiğimiz; ama asla yorumsuz kalamadığımız bir dava. Ve böylece bunca sıfatın yanına bir de “faydasız”ı kondurduğumuz...

Ben genelde susarım bu konu açıldığında. Yüzümün önüne bir Filistinli çocuk oturur, ne söylesem o gözlerde eriyeceğini bildiğim için, zorla haddimi bilirim. Hele acım varsa, yaram azmış bir şekilde kanıyorsa, birileri hala “soğukkanlılığını” koruyarak söz torbalarını boşaltıveriyorsa. Kanım akarken koruyamam soğukkanlılığımı ve ılık ılık içime akar yaramdan.

Sözgelimi, birileri Filistin’i bir sorun olarak görmek istemiyor. Dünyalarında var olsun istemiyorlar. Doğru, aslında bir Filistin sorunu yok, bir Siyonist İsrail sorunu var. Yeryüzünde tek bir Filistinli kalana dek bitiremeyecekleri bir sorunu var onların. Bu kesim, olaya uzaktan şöyle bir bakar, her zamanki gibi konuya dair hiçbir fikirleri yoktur ve İsrail’e birşey söylemeyi yersiz bulur, nedendir bilinmez, bulaşmak da istemez, Hamas der, militan der, e onların da hataları var der, sattılar der, der...

Bu deyicilerin bir miktar iyileştirilmiş olanları vardır. Onlar olaya biraz daha “insancıl” bakmaya çalışırlar. Ateşkes ilan edilsin ve Filistin uslu dursun, derler. Oysa ateş Filistin’i yakmakla meşguldür.

Biraz daha İslami olanları, içleri daha çok acıdığından olsa gerek, daha çarpıcı yorumlar sergilerler. Böyle bir acı üzerinden siyaset yapanları, hatta partilerinin propagandasını yapanları da bulunur bunların. Bir insanlık dramından milliyetçilik devşirme başarısını gösterenleri de... Öyle ya, bu alemin en iyisi Türklerdir, en çok onlar ilgilenmiştir konuyla, böyle geniş gönülleri vardır işte... Ama o Araplar yok mu...

İşte sihirli kelime dökülmüştür ve bu noktaya kadar ayrı yerlerde duran ne kadar yorumcu varsa birden birlik olmuştur. Konuyu ilk kez onlardan dinleyecek olsanız, işgalin sorumlusunun bir Arap kralı olduğundan şüpheniz kalmayacaktır. Sorun bir Filistin sorunu değildir artık. Arapların hatalarının irdelendiği ve bir bir ortaya döküldüğü bir ortam oluşur. Filistin üzerinden Araplara neden bu kadar yüklendiklerini çözmek çok zordur. İsrail ile en çok ikili anlaşmaya sahip ülkelerden birinin vatandaşı olarak, Filistinlileri vurma eğitimlerini Konya’da alan İsrail askerlerinden ancak haberi olan, Siyonistlerin cephaneliği süpermarketleri hıncahınç dolduranlar kimlerdir? İki mitinge gidince vicdanları huzurla dolmuştur ya? Olsun, biz duyarlıyız ve elimizden geleni yapıyoruz, Arapların elinden daha çok şey geliyor, ama onlar yapmıyordur. Ha bir de biz Osmanlı torunuyuzdur! İşin ilginç yanı bu miras akıllarına sadece Araplara kızarken geliyordur.

Bize dokunma, suçluyu bul, zaten hiç değişmeyen o suçluya yüklen ve üzüntünü ispat et!

Eğer komşu oldukları için daha çok görev almaları gerektiğini düşünüyorlarsa, Irak’ta son birkaç yılda şu ana kadar Filistin’de ölenlerin tamamından çok daha fazlası can verdi ve kapı komşumuzdu... Ama Irak farklı bir konu, onlar kendilerini vuruyor zaten. Zavallı Irak halkı Amerika gelene kadar bunu başaramamış olsa da bu konuyu kabul etmiyor, yorumcular. Hem hiç mi bilmiyorlar, Hamas’ın üst düzey yöneticileri Suriye’de yaşıyorken ve bizden çok daha fakir olan bu ülkelerden mesela Lübnan, Suriye ve özellikle Ürdün Filistin’dekinden çok daha fazla sayıdaki Filistinliyi mülteciyi olarak ağırlıyorken... Baskılara rağmen. Ve bilmediğimiz ya da bilemediğimiz birçok yardımı yapıyorlarken...

Biz niye bu kadarını yapamıyoruz? Karşımıza alamayız çünkü, ulusal çıkarlarımız var. Peki bu sebepler onlar için de geçerli değil mi? Bizim bölgedeki en güçlü ülke olarak yapamadığımız neyi yapmalarını bekliyoruz onlardan, büyük bir hınçla?

Aslında konu bu kadar basit de değil. Biraz derinleşse Arap derken kast ettiklerinin zaten komşu ülkeler olmadığını anlıyorsunuz. Bu hınçtan Araplardan ayırt edemedikleri Acemler de payını alıyor ama, asıl hedef Arapların ülkesi, Arabistan. Hiç değişmiyor bu hedef. Hemen konu zenginliklerine ve lüks yaşamalarına geliveriyor. Kral şata-Faht’ın birkaç karesi üzerinden bütün Filistin acılarını boşaltmış oluyorlar. Onların Amerikan bankalarında paraları var, onların petrolü var, onlar çok lüks yaşıyor, Filistin’de bu kadar acı varken hiçbir şey yapmıyor. Televizyonda gördükleri birkaç çarpıcı kare, Dubai’den birkaç görüntü hafızalarında. Bitmek tükenmek bilmeyen bir düşmanlığın sebebini sormak hiç gelmiyor akıllarına. Bütün Araplar bu yargıların hükmü altında.

Müslüman Filistinli kardeşleri için yana yakıla dua ediyorlar da, Müslüman Arap kardeşleri için bir dua etmek gelmiyor akıllarına. Allah onları da uyandırsın diyemiyorlar, üzülmüyorlar, suçluyorlar.

Araplar açısından bakıldığından biz de aynı durumda olsak da, bizim açımızdan sorumlu bellidir: yöneticiler. Ama Arapların yöneticileri suçlu değildir sadece, zenginlerdir ya, hepsi suçludur. Servet düşmanlığı ve haset göz kırpıyor bu yorumlarda.

Yoksa Araplar Müslüman oldukları için mi daha çok sorumluluk düşüyor onlara, komşu da değiller ya... 1 milyarı aşkın Müslüman nerede bu arada? Sorun zengin olmaları mı? Yatak odasına Dubai’den palmiye getiren Türkler masum mu? Ama biz yardım ediyoruz, onların etmediğini nereden biliyoruz?

İşte sorun burada, tam burada. Suskunsa, tüm ümmet suskun. Yöneticiler suçlu halklar masumsa, hepimiz masumuz. Onları oraya bizim halimiz çıkarıyorsa da... Kardeşlerimiz acı çektiği için üzülüyorsak, ümmetçe üzülüyoruz. Kabe’de ve Ravza-i Mutahhara’da daha geçen hafta hutbede ağlayarak dua eden Haremeyn imamlarının sesleri hala kulaklarımda. Suudi devlet televizyonu yardım topluyor sürekli. Konuyla ilgili yapılan toplantılar gösteriliyor gün boyu, aynı bizdeki gibi acı dolu klipler dönüyor ekranda. Dünyanın dört yanında olduğu gibi, İslam coğrafyası da ayakta. Çağlayandan ibaret değil tepkiler, görebilen için.

Savunmuyorum. Çünkü savunmaya ihtiyaç duymuyorum. Sorun hepimizin sorunu, dua hepimizin, yardım hepimizin boynunun borcu. Bir suçlu olması gerekmiyor, acımızı birine kızarak geçirme güçsüzlüğüne düşmemiz gerekmiyor. Ve aslında bu duyguların tümünün temelinde daha sonra tekrar irdelemeyi düşündüğüm, çok daha tehlikeli, ama gizlenmiş eski tohumlar yatıyor.

Allah ümmeti uyandırsın, Allah bizi bir ümmet yapsın, nusretini üzerimize indirip, düşmanlarımızı da kahretsin. Amin.

  19.01.2009

© 2021 karakalem.net, Nuriye Çakmak




© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut