BULUNDUĞUMUZ YAŞ, yer, zaman ve konum her ne olursa olsun, geriye dönüp baktığımızda "keşke" ya da "farklı olabilirdi" dediğimiz çok fazla mesele olduğunu görürüz. Bu konular, bizim dışımızdaki kişilerden ya da nedenlerden kaynakladığı gibi, kendi hatalarımızdan dolayı da yaşanmış olabilir.
Böylesi anlarda aklımız günlük yaşantıdan soyutlanır, duygularımız öfke, kin, pişmanlık üçgeninde gider gelir ve kalbimiz gem vurulamayan bir sıkıntı cenderesinin içinde kalır.
Aklımız bir an için eskide yaşanmış ve bitmiş bu olayların artık birşey ifade etmemesi gerektiğini, hayatın farklı bir güzergâhta seyrettiğini söylerken; duygularımız aklımızla aynı fikirde değildir.
Bir anda yüzlerce senaryo zihnimize hücum eder:
"Keşke böyle demeseydim." "Keşke falan kişi şu tavır içinde olmasaydı, çünkü bunu haketmiyorum. Keşke filan olayda şu şekilde davransaydım, içinde bulunduğum konum farklı olurdu. Keşke, keşke, keşke...."
Oysa elimizde olan ya da olmayan nedenlerden dolayı çok şeyler yaşanmış ya da fırsatlar kaçmış olabilir. Ve bunlar içinde bulunduğumuz şartlardan daha iyi bir yerde olmamıza engel olmuş da olabilir. Fakat geçmişte yaşanan, şu anda değiştirme imkânımızın olmadığı,müdahale etki ve yetkimizin bulunmadığı olay ve kişiler için serzenişte bulunmak neyi değiştirir?
Geçen zamanı ve fırsatları mı?
İçinde bulunduğumuz ânı mı?
Yoksa geleceğimizi mi?
Geçmişi değiştiremeyiz, gelecek de bizim için meçhul, bilemeyiz. Ancak şu ânı en iyi şekilde yaşamak elimizde. Geçmişi düşünerek hayatımızda hep bitmemiş işlere takılıp kalıyoruz. Ve bu işler hayatı doğru algılamamıza engel oluyor, zihnimizin ve duygularımızın özgür olmasına set çekiyor ve ânı yakalamamızı zorlaştırıyor.
Elbette geçmişe bakıp yapılan hatalardan ders almak çok önemli. Özellikle Allah ile kul arasındaki ilişkiyi negatif yönde etkileyecek, hata olarak yaşadıklarımız değil kastettiklerim.
Bu tür yaşananlar için, aklımıza geldiğinde yüzümüzün kızardığı herşey için, telafi imkanı olanı telafi etmek, telafisi olamayan için ise dua edip af dilemek ve "Duanız olmasa ne kıymetiniz olurdu?" ikazını zihnimizde hep diri tutmak gerekiyor.
Fakat dünyalık kaygı, endişe, öfke ve pişmanlıklar için geçmişte yaşadıklarımızı ve bunları yaşatanları yürekten affetmediğimiz ölçüde hayatımızda hep birşeyler yarım kalacak. Yaşamı doğru algılamamıza engel olacak. En önemlisi şu anda geçmişin muhasebesini yaparken, öfkelerimizi, pişmanlıklarımızı yenilerken, içinde bulunduğumuz ân gereği şekilde değerlendirilemeyecek.
Herşeye ama herşeye rağmen affedebilmenin verdiği hazzın, içte yaşanan huzurun yerininin doldurulmayacağına tüm kalbimle inanıyorum.
Yarım kalmış işi olan var mıydı acaba?