*Bu sayfa, sitemize gelen, sitemizdeki ana sayfaların formatına denk düşmediği için bu sayfalarda değerlendirmediğimiz, ancak paylaşmaya değer bulduğumuz yazıların sunulduğu bir havuz olarak tasarlanmıştır.

 Uçamayan kuşlarımız

Özlem Uluğ

Yükler ağırlaştığında, hatta dolup taştığında, beden de ağırlaşır, hastalanır, hatta yaşam kararır. Puslu görünür tüm ekran. Karamsar bakış, taşan yüklerle, etrafa akar. Ve siz, bu taşmadan giderek artan bir mutsuzluk duymaya devam edersiniz. Tüm bu ağırlığın altında ezilen insan hep yorgun, ruh hep bitkindir. Sevgisizliğin garip bir ağırlığı vardır.



YALNIZLIK NEDEN ağır gelir, hiç düşündünüz mü? Neden ağır gelir sevgisizlik?

Yaşam, kim ne derse desin, çok ağır yüklerle doludur. Her geçen gün dolup taşan bir sistem var her bedende; her yürek ise, sanırım bu alışverişin odak noktası. İşte bu odak noktasının, bedende garip bir ağırlığı, garip bir yönetimi var gibi. Çünkü, yükler ağırlaştığında, hatta dolup taştığında, beden de ağırlaşır, hastalanır, hatta yaşam kararır. Puslu görünür tüm ekran. Karamsar bakış, taşan yüklerle, etrafa akar. Ve siz, bu taşmadan giderek artan bir mutsuzluk duymaya devam edersiniz. Tüm bu ağırlığın altında ezilen insan hep yorgun, ruh hep bitkindir.

Sevgisizliğin garip bir ağırlığı vardır. O ağırlaştıkça, beden de ağırlaşır. Nefretin bile, bir doğuşu vardır.

Sevginin, bedendeki bahsi geçen sistemde, çok önemli bir görevi vardır. Sistemin odak noktası olan yürek ruhun, ruh da sevginin odak merkezidir diyebiliriz bu bağlamda. Sevgiyi küçük bir kuş olarak düşünün, kanatlanınca yüreğinizden, karşı yüreğe gidip o yüreğin yüklerinden su içer kana kana. Güç alır oradan. Ve tekrar kanatlanır gökyüzüne. Sizin yüklerinizden doğup, hem kendi yükünüzü, hem de konakladığı yüreğin yükünü azaltır o kuş. Sevgi devam ettikçe bu kuşların devamlı kanatlandığını hesap ederseniz, ne sevende, ne de sevilende yükler kalacaktır. O kuşların kanatlarında hafifler, dinçleşir bedenler. Gözler taşmayan yüklerden, kuşların yarıp aydınlattığı gökyüzüne yönelir. Umudun kokusu siner sinelere. Geride, sevginin hoş bir hafifliği kalır.

Belki de bu yüzden, âşık olunca öyle hafifleriz ki, ayağımız yerden kesilir. Ve belki bu yüzden, sevdiğimizi görünce, kalbimiz yerinden uçacak gibi olur.

Kimbilir, belki o anda kanatlanan kuşların çokluğudur bizi buna inandıran...

Fikrimce, bu yüzden, güçlü bir sevgimizi kaybettiğimizde taşar yüklerimiz hiç durmadan gözlerimizden. Uçamayan kuşların çığlıkları kopar içerimizden.

Oysa o kuşlar nereden geldilerse, O’nda son bulurlar. Yüreklerimiz ise, sadece bir duraktır.

İçeride ve dışarıda bir tek O var, yalnızlık diye birşey o zaman nasıl var?

Yanılmıyorsam, yalnızlığı olmayanın, uçamayan kuşu da olmazdı.

  10.07.2005

© 2021 karakalem.net, Özlem Uluğ



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut