*Bu sayfa, sitemize gelen, sitemizdeki ana sayfaların formatına denk düşmediği için bu sayfalarda değerlendirmediğimiz, ancak paylaşmaya değer bulduğumuz yazıların sunulduğu bir havuz olarak tasarlanmıştır.

 Dua

Özlem Sarı

Dua etsek unutmamak için, unutarak nefes almamak için. Ayna olmak için Allah’ın isimlerine, kendi kendimizi keşfetmek için, tüm istidatlarımızın inkişaf etmesi için. Tıpkı bir tohumun ağaç olmak için dua ettiği gibi…


BUGÜN YİNE yeryüzüne uyandım büyük bir hediye olarak. Ama bunu unutmak da var. “Her canlı doğar, büyür ve ölür” sistematiği içine sıkışıp yalnızca yaşamak, düşünmeden yaşamak da var. Sadece yeryüzünde yaşamak, başımı hiç kaldırmamak, Peygamberimiz (s.a.s)’in dediği gibi dünyada uykuda olmak ve ölünce uyanmak da var. Bugünün gündelik telaşeleri içinde dünün elimden yitmişliği var ve yarının planlanmışlığı belki de gerçekleşmeyebileceğini hiç düşünmeden.

Ölüm gerçeğini aklıma getirmeden, kazara geldiğinde de hızla kovmaya çalışarak yaşamak, çünkü o geldiğinde tüm mutluluklarım sönecek. Mutluluk deyince şimdi, şu anda gerçekten mutlu muyum diye düşünmeden yarınki planlarımın ışığında gelecek mutluluğu beklemek. Bunca telaşenin ruhuma yeterli gelmemesinin, ince ince iç sızılarımın, huzursuzluğumun sesini bastırmak; duymamak yüreğimin çığlıklarını. Ben kimim diye düşünmemek; niye yaratıldım, niye ben dememek ve benim yolum nereye, ölüm beni nereye götürecek diye sormamak kendi kendime.

Bu sorulara geçici cevaplar bulmak. Ben öğrenciyim demek mesela. Kurma dünyalarımızda bir gerçekliğin, bir gerçek dünyanın içinde kendi kendimize, kendi dünyalarımızda yaşamak da var benim gibi, adı “insan” olan her canlı için büyük bir tehlike olarak. Evcilik oynayan küçük çocuklar gibi olmak. O çocuklar da anne olur, doktor olur. Biz de anne oluruz, doktor oluruz. Hatta profesör de oluruz. “Bizimki oyun değil gerçek ama” savunmalarının başımızı kaldırıp kendimize gökyüzünden baktığımızda yeryüzünün kurmaca unvanlarıyla birlikte solup gittiğini görürüz.

Güneş herkese doğar, tüm dünya görür bunu, ay herkese aynı bakar, yıldızlar aynı gülümser. Biz çok köklü değişiklikler yaptığımızı sanırız hayatımızda sözgelimi kalkar dünyanın ta öteki ucuna gideriz. Bu sözde değişikliğin kendimizce yüklediğimiz anlamından sıyırabilsek kendimizi, bir dinlesek gökyüzünü; ayı, güneşi ve yıldızları “Biz yine buradayız, yani sen aynı yerdesin “ der buluruz. Hatta dünyayı bırakıp çıksak da aynı yaratılmış alanın içinde buluruz kendimizi ve bir Kur’an-ı Kerim ayetinin Allah’ın yarattığı sathın dışına çıkamayacağımızı belirttiğini hatırlarız belki de. Dinlersek bu arada bir de kendimizi en çok yitirmekten, yokluktan korktuğumuzu duyarız ve yokluğa giden şeyden kaçarız. Vakitlerimizi yok etmemenin, öldürmemenin peşinde koşarız. Biliriz ki ne kadar geçici bir memnuniyet duysak da bittiğinde, geçip gittiğinde o vakitler elimizde kalakalan koca bir boşluktur. Bu boşluktan bucak bucak kaçarız. Ruhumuz bunu istemez, öyle yaratılmıştır çünkü. Allah Teala faniden kaçıp Bakiye ulaşmamız için öyle yaratmıştır. O’na yöneliriz vakitlerimizi öldürmemek için. Namaz kılarız. Her vakitte kulluğumuzu dile getiririz kainattakilerin temsilcisi bir seçilmiş olarak.

Her ne yaparsak yapalım onu bırakıp zamanımızın, mekanımızın sahibini hatırlarız ve O’na sunarız zamanımızı ölmesin diye. Sevdiğimiz her şeyi de veririz O’na kaybolmayan tek Baki ve her şeyin sahibi Malikül Mülk olduğu için; ilk veren ve yine vermeye de tek gücü yeten olduğu için; parmak uçlarımızı dahi yeniden toplayacağını bildiren Kur’an ayeti ışığında biliriz bunu.

Dua etsek bunları unutmamak için, unutarak nefes almamak için. Ayna olmak için Allah’ın isimlerine, kendi kendimizi keşfetmek için, tüm istidatlarımızın inkişaf etmesi için.

Tıpkı bir tohumun ağaç olmak için dua ettiği gibi…

  10.07.2005

© 2021 karakalem.net, Özlem Sarı



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut