“Vermeyi istemeseydi, istemeyi vermezdi”, ne demek?

Zeyneb Hafsa

Hz. Ali’ye atfedilen bir söz şöyle der: “Ben Allah’ın ilah olduğunu istediğim her şeyi bana vermemesinden bildim.” Neden? Zira aksi takdirde ilah O değil, biz ve bizim nefsimiz olmuş olurdu.


BU CÜMLE, ASLI FARSÇA olan bir kelam-ı kibar yani meşhur bir söz imiş. (*1) Geçenlerde aklıma düşen bu sözün ne anlama gelebileceğini düşünürken bunun aslında sıkça yanlış anlaşılan bir söz olduğunu fark ettim. Zira bu sözü genelde şöyle anlıyoruz: “Bende şuna veya buna dair bir istek var, eğer Allah bana bu isteğe karşılık gelen şeyi vermeyi istemeseydi ben de bunu istemezdim. Demek ki bende bu istek olduğuna göre bu isteğimin karşılığını Allah verecektir.” Mantıksal düşünme silsilesi içerisine en rahat yerleştirdiğimiz düşüncelerden birisi bu belki de. Çünkü çok rahatlatıcı. Ama gerçekte doğru bir çıkarım mı yapıyoruz? Elbette değil. Bunu nereden biliyoruz? Basit: her isteğimizin gerçekleşmemesinden… Eğer bu sözün hatalı olmadığını düşünüyorsak o halde bu sözü yanlış anlıyoruz demektir.

Yanıldığımız noktalar

Bahsi geçen söze dair algımızı hatalı kılan birinci husus kanaatimce, her isteğimizi mübah görmemiz. Oysa çoğumuz pek çok kere aslında dinde hoş görülmeyen şeyler isteyebiliyoruz. Buna dair örnekleri hepimiz düşünebiliriz. Dolayısıyla nefs-i emmarenin istediği şeyleri akleden kalbimiz istemiş gibi davranıyoruz. İkincisi, istediğimiz şey doğrudan mübah ya da tayyip olsa bile bunun zaman ve zemine göre münasip olup olmadığını ya da bizim için hayırlı olup olmadığını bilmiyoruz. Yani aslında Allah bizim istediğimizi bize vermeyerek bizi bize rağmen korumuş oluyor.

Peki bu söz eğer bizim anladığımız gibi değilse ne anlatmayı amaçlıyor? İşte bu noktada, dipnottaki kaynaktan hareketle şöyle diyebilirim: bu söz bize genel itibariyle insan olmaklığın getirdiği istekleri veren Allah’ın, o istekleri de karşılamayı istediğini anlatıyor. Ne gibi genel istekler? Yemek-içmek (ama yukarıda değinildiği gibi, tayyibâttan olanlar), huzur, beka arzusu, merhamet ve adalet gibi istekler. Hiç kimse bütün insanların bunları istediğini reddedemez. Bu yüzden bunlar çok rahat bir şekilde “genel istek” olarak adlandırılabilir.

İstek/arzu delili

Ayrıca bize verilen istekler “Allah’ın sonsuz merhametine, nihayetsiz ilmine ve sınırsız kudretine bir delil olarak kullanılmaktadır. Bundan hareketle, insanlara verilen, beka arzusu/sürekli hayatta kalma isteği, onların ebedî bir hayata aday olduklarının, öldükten sonra bir gün mutlaka yeniden diriltilip yeni bir hayata başlayacaklarının çok açık bir belgesi olarak sunulmaktadır.” (*2) Böylece istek delilinden Allah’a ve ahirete erişmek mümkün olmaktadır.

Özetle, “Vermeyi istemeseydi istemeyi vermezdi” sözü daha genel insani istekleri kapsamakta -örneğin yemek-içmek gibi- ama özel istekler hususunda şerhli durmakta gibidir, örneğin istenilen yemeğin tayyibattan olması gibi. Dolayısıyla her isteyene her istediği özel şey istediği zaman ve zeminde ve istediği şekilde verilecek manasına gelmemektedir. Çünkü bu durumda işin içine hikmet, adalet, hayır ve imtihan gibi unsurlar girmektedir. Nitekim Hz. Ali’ye atfedilen bir sözde de şöyle denmektedir: “Ben Allah’ın ilah olduğunu istediğim her şeyi bana vermemesinden bildim.” Neden? Zira aksi takdirde (haşa) ilah O değil, biz ve bizim nefsimiz olmuş olurdu.


  30.01.2022

© 2021 karakalem.net, Zeyneb Hafsa



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut