Serbestiyet

Zafer zafer büyüyen bir yenilgi*

Bu ülkenin dindarlarının epeyce büyük bir kısmı, semboller üzerinden bir okumayla, zafer üstüne zafer kazandığını düşünerek yaşıyor hâlâ. Adaleti ve özgürlüğü paranteze alabilen, yeri geldiğinde tahakkümüne din üzerinden meşruiyet arayabilen bir siyasetin elinde dinin araçsallaşmasıyla ‘zafer zafer büyüyen bir yenilgi’nin zemini döşeniyor.


ADALETE DAİR duyarlılığın yitip gittiği bir topluluğa peygamber olarak gönderilmişti Hz. Şuayb. Kavmi Medyen, ‘hak’tan değil ‘güç’ten yana bir tercihte bulunduğu için adaletsizlik, eşitsizlik ve usulsüzlüğü ‘norm’ haline getirmişti. Bunun en göze çarpan yansıması ise ekonomik alandaydı. Ölçüde ve tartıda haksızlık, Medyen’in alâmet-i farikasıydı. Bu sebeple Hz. Şuayb bir peygamber olarak kavmi Medyen’i uyarırken “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur” dedikten hemen sonra, şunu da diyecekti: “Ölçeği de, teraziyi de eksik tutmayın. (…) Ey kavmim! Ölçerken ve tartarken adaleti yerine getirin.” (bkz. Hûd sûresi)

Şuayb peygamberin bu daveti, doğru dinî duruşun birbirini tamamlayan iki tutumu beraberce içerdiğinin de ifadesiydi: dikey düzlemde yalnızca Yaratıcıya karşı ibadet, yatay düzlemde yaratılanlara karşı adalet.

Verdikleri karşılıktan, Hz. Şuayb’ın davetindeki bu bütünlüğü, kavminin de kavradığı anlaşılıyor. İçlerinden çıkmış, aralarında büyümüş, sakin mizaçlı ve yumuşak huylu olarak tanıdıkları Şuayb, nasıl olmuştur da kavmi içinde herkesin ‘normal’ gördüğü adaletsizliğe, ölçüde ve tartıda usulsüzlüğe herkesi karşısına alma pahasına hayır diyebilmiştir? “Ey Şuayb!” diye sorar kavmi: “Atalarımızın taptıklarını terketmemizi ve mallarımızda dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi sana namazın mı emrediyor?”

Kavmi Medyen, kilit noktayı kavramış gibidir. Yumuşak huylu biri olarak Şuayb’ın bu açık ve kesin ‘adalet’ uyarısı, ‘namazı’ ile ilişkilidir. “Sana bunu namazın mı emrediyor?” diye sormaları bu sebeptendir.

Neredeyse aynı zaman diliminde, Kızıldeniz’in öbür tarafında da hayata dair temel ilke olarak adalet yitik haldedir. Orada, kavmini kendine kul edinerek kula kulluk düzeni inşa eden bir firavun vardır. Kavmi ise, firavunla birlik olup azınlık durumdaki Benî İsrail’e zulmetmektedir. Firavun sarayında büyümüş ama soyca Benî İsrail’den bir genç olarak Musa, ortadaki bu zulmün farkındadır ve bu duruma karşı tepkilidir. Bu yüzden, Firavun kavminden bir adam ile Benî İsrail’den bir adamın kavgasına muhtemel bir haksızlığı giderme gayretiyle dahil olur. Ancak kavgada kazaen vuku bulan bir ölüm sebebiyle canını kurtarmak için Mısır’ı terke mecbur kalır ve geldiği Medyen diyarında konakladığı bir kuyu başında bu kez ‘cinsiyet’ merkezli bir haksızlık görür. Koyunlarına su vermek için herkesten önce kuyu başına gelen iki kızkardeş, herkesten sonraya kalan kişiler olmuşlardır; çünkü kuyu başına gelen erkekler, onları ve koyunlarını sürekli geriye atmışlardır. Bu, başlarına ilk kez geliyor da değildir. Güce dayalı haksızlığın ‘norm’ olduğu, dolayısıyla ‘normalleştiği’ bir kavimde adaletsizlik her alanda baş gösterir. Ölçüde ve tartıda da haksızlık vuku bulur, kuyudaki suyu kullanma sırasında da. Her gün gerçekleşen bu haksızlık, o gün de vâki olmuştur. O günün tek farkı, Medyenli olmayan bir adamın duruma müdahil olup kuyudan su çekmesiyle, iki kızkardeşin koyunlarının ilk kez suya doymuş olarak kuyu başından ayrılmasıdır.

Haksızlığa uğrayan iki kızkardeşe yardım eden yabancı ise, bunun onu yabancı bir diyarda hem iş hem aş hem eş sahibi kılacağından habersizdir. Birçok müfessire göre, o iki kızkardeş Hz. Şuayb’ın kızlarıdır ve adalet için giriştiği bir mücadelenin ardından yaşadığı diyarı terke mecbur kalan Hz. Musa o günden itibaren on yıl ‘namazı adaleti emreden’ Şuayb peygamberin koyunlarına çobanlık ederken kendisi de bir manevî talime muhatap olacaktır. On yıl sonra Mısır’a dönüş yolunda iken gelen vahiyle peygamberlikle görevlendirildiğinde, ‘çok azgınlaşmış’ olan firavuna karşı ona verilen iki görev vardır. Tanrılık iddia eden firavuna kul olduğu hatırlatılacak,...


Bu yazının tamamını,
serbestiyet.com’da okuyabilirsiniz.

  11.08.2020

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut