Serbestiyet

ANALİZ: Metin Karabaşoğlu: Siyaset yolunu buluyor ama din kaybediyor

Trump’a yönelik ‘dindarlık’ vurgulu tercihler, özelde Trump adına gerçekleştirilen dua seansları tablosu, her dinin samimi müntesipleri açısından ibretlik bir boyut içeriyor. O manzarayı, siyasî tarafgirliğin nasıl bir göz bağı oluşturabildiğinin; dinin himayesini bir siyasetçiye ihale etmenin dinin ahlâkî ilkelerini gözardı edecek derecede savrulmaları nasıl mümkün kılabildiğinin bir örneği olarak okumak, bu ibretlerden ilki olsa gerektir.


İTİKADLA İLGİLİ kısımlarda aralarında derin farklılıklar bulunsa bile, söz ahlâkî ilkelere geldiğinde bütün dinlerin büyük ölçüde ortaklaştığı görülür. Bu, özellikle de semavî dinler açısından böyledir. Nitekim, Hıristiyan itikadına mensup bir İslamiyatçı olarak akademik yolculuğuna dair notlar da içeren Islam and Christianity Today başlıklı kitabında W. Montgomery Watt, teslis ile tevhid arasındaki derin farka rağmen bu iki din arasında itikadî bir uyum aramasının yanında, özellikle ahlâkî alanda iki dinin ilkesel düzlemde birbirini teyid ettiğine dikkat çeker. İki dinin övdüğü ve yerdiği kişilik özellikleri birebir aynıdır ve kaçınılmasını istedikleri fiiller konusunda da büyük oranda mutabakat görünür. Meselâ hırsızlık, yalan, zulüm, haksız yere cana kıymak, zina, ırkçılık, kibir iki dinin de karşısında durduğu ve müntesiplerine uzak durmalarını emrettiği fiiller ve özelliklerdir.

Bu bağlamda Hıristiyanlığın vaz ettiği, onayladığı ve uyulmasını emrettiği ahlâkî ilkeler açısından bakıldığında, ABD Başkanı Donald Trump, ‘dininin vaz ettiği değerlere bağlı iyi bir Hıristiyan’ olarak değil, bu değerleri pervasızca çiğneyen bir figür olarak karşımızda beliriyor. Faraza Hıristiyanlığın yapılmasını istedikleri – Trump’ın yapmadıkları, Hıristiyanlığın alıkoyduğu – Trump’ın yaptıkları diye bir liste yapılacak olsa, pek çok açıdan ahlâkî skandallarla dolu yaşama biçimiyle bu listenin hayli uzun olacağı kolayca görülüyor. Cinsellikle ilgili skandallarından ayrı olarak tavizsiz bencilliği, kibri, ırkçılığı, yalancılığı, menfaat için erdemleri kolayca harcaması, nepotizmi, muhalif bir gazeteciyi asit havuzunda eriterek ‘ortadan kaldıran’ bir rejimin suçunu para karşılığı örtbas edecek düzeyde adaletten ve insaftan sapmışlığı… Donald Trump denildiğinde küreselleşen dünyada herkesin haberdar olduğu bu gerçekler uyarınca, ortalama bir Hıristiyanın dininin kendisinden beklediği hassasiyetler açısından Trump’la arasında bir mesafe hissetmesi, işin normali.

Ancak tam aksine, ABD’de din konusunda daha güçlü bir vurguyla ortaya çıkan kimi kişi ve kesimlerin, hele ki herkesten öte bir dinî vurguyla öne çıkan ‘evanjelik’lerin gözünde Trump’ın tam tersi bir konuma, âdeta dinin geleceği kendisine bağlı bir mevkiye yerleştirildiği görülüyor.

Seçim öncesinde “Trump giderse Hıristiyanlık elden gider” modunda konuşan evanjelik dinî liderler de; oyların sayım sürecinde Trump için yapılan dua seansları da bu açıdan hayret verici. Bu manzaralar içinde en dikkat çekeni ise, Trump adına seçimlerin takip edildiği karargâhta, onun ‘ruhanî danışmanı’ olduğu belirtilen bir kadının yaptığı; Allah’ı, Hz. İsa’yı ve bütün melekleri Trump için yardımca çağıran, bakanın baktığı yere göre ‘coşkulu’ veya ‘histerik’ kelimelerinden birinde karşılığını bulan dua seansı olsa gerek.

Yetmiş milyonu aşkın insanın, dört yıllık başkanlık dönemi yalanlar, zulümler, otoriter yönetimlere yönelik açık destekler, uluslararası hukuka rağmen İsrail’e tanınan sınırsız destek, değerlere karşı duyarsızlık ve ilkelere karşı umursamazlık, yabancı düşmanlığı, ırkçılık, engelliyi alaya almaya kalkacak düzeyde bir ahlâkî düşkünlük, pandemi sürecinin iyice belgelediği üzere hayata karşı saygısızlık ile dolu bir insanı, bir dört yıl daha başta görmeyi nasıl seçebildiği, üzerinde dikkatle çalışılması gereken bir soru. Ama tutarlılık insanlarda ve tercihlerinde aranması gereken bir kriter ise, Hıristiyanlığın vaz ettiği ve müntesiplerinden uyulmasını istediği ahlâkî kriterler açısından Trump’ın, geçelim ‘dinin koruyucusu’ gibi görülmeyi, savunulması bile mümkün ve tutarlı gözükmüyor. Durum bu iken milyonlarca, belki on milyonlarca ‘dindar’ Hıri...


Bu yazının tamamını,
serbestiyet.com’da okuyabilirsiniz.

  07.11.2020

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut