Hayırlısı, ama nasıl?

Zeyneb Hafsa

‘En hayırlısı’nı bilsek bile ‘Diğer seçeneğin hayrı acaba tüm bu cefaları çekmemize değecek kadar çok mu?’ diye sorgular, bariz bir farklılık olmadığı müddetçe emin olun ki en hayırlıyı seçmez, acıya katlanmak istemezdik.


HEMEN HEPİMİZİN sıkça dile getirdiği ya da yüreğinden geçirdiği bir duadır bu:

Allah’ım bize hayırlısını nasip eyle, zira biz kendimiz için hayırlı olanı bilemiyoruz.

Oldukça klasik addedilebilecek bu dua bana geçenlerde şunları düşündürdü: Evet, bizim hayırlısını O’ndan istememiz her şeyden önce en hayırlıyı bilmememizdendir. Fakat en hayırlı olanı bilseydik bile bu bizim onu seçmemizi garanti etmezdi. Niye mi? Diyelim ki bir meselede Allah bize iki seçeneğimiz olduğunu bildirdi. Biri, her şeyi göz önüne alınca diğerinden sonuç itibariyle daha hayırlı olacaktır dedi. Ama… Bunu seçersen şu şu zorluklar gelecek başına diye de ekledi. Biz hemen neye koyulurduk biliyor musun ey okuyucu, diğer seçeneğin hayrı acaba tüm bu cefaları çekmemize değecek kadar çok mu az mı diye sorgulamaya. Ve çok ‘bariz’ bir farklılık olmadığı müddetçe emin olun ki en hayırlıyı seçmezdik. Gelin bunu kanlı-canlı bir teoriyle açıklamaya çalışayım sizlere.

‘Beklentiler teorisi’

Bir şeyi ‘bilimsel’ olmayınca kabul edilir bulmayanları memnun etmek için ya da bir şey ancak arka planı bilimsellikle desteklenirse anlamlı, güçlü hale gelir iddiasında bulunmak için değil, ortaya atılan ve oldukça da taraftar bulan teoriler tabir-i caizse biraz da bizim evimize odun, kömür taşısın diyedir bu kısım.

Ekonomide bir süredir dolaşımda olan ‘beklentiler teorisi’ (prospect theory) ile yukarıda söylediğim şeyin çok iyi açıklanabileceğini düşünüyorum. 70’lerin sonundan itibaren geliştirilmeye başlanan ve 90’larda D. Kahneman ve Tversky (ki kendileri bu çalışmalarıyla Nobel ekonomi ödülüne layık görülmüşlerdir) tarafından iyice oturtulan bu teoriyi önemsiyorum zira klasik iktisat teorisinin rasyonel tercihler varsayımını, gerçek hayattaki insan davranışlarından yola çıkarak öyle bir sarsıyor ki!

Söz konusu teoriye göre insanlar, bir şeye karar verirken o şeyin nihai sonucunu değil, o şeye dair muhtemel kazanç ve kayıpları dikkate alıyorlar. Bunu daha da açacak olursak, iki seçeneğin sonucu aynı olsa bile insanlar tercih yaparlarken o şeylerdeki olumlu yönlere olumsuzluklardan daha fazla takılırlar. Yani bir kişi bir yatırımı sonucu 100 € kazanmayı, önce 200 € kazanıp sonra 100 € kaybetmekten daha tercihe şayan bulur. Hâlbuki fark edileceği üzere her iki yatırımın da sonunda 100 € ele geçecektir. Bu tercihin sebebi, teoriye göre, kişilerin kayıplara karşı duygusal hassasiyetlerinden kaynaklanmaktır.

Teoriden hisse

Kayıplara dair bu aşırı hassasiyet (bunun fıtri olup olmadığı ayrıca tartışılabilir), insanın önemli bir şeyi gözden kaçırdığına işaret ediyor kanımca: Allah gerek maddi gerek maddi olmayan kayıplar üzerinden insanı büyütmektedir. Kayıp gibi görünen ama içinde büyük kazançlara yol olan şeylerle öyle bir terbiyeden geçeriz ki kazancımız hesaba dahi gelmez.

İşte bu yüzden, Allah’tan şunu dilemek geliyor içimden:

Allah’ım ben hayırlıyı bilsem bile onu seçeceğim garanti değil.

O yüzden sen beni hayırlıya götür, o kapının önünde bırak Rabbim!

  08.12.2015

© 2021 karakalem.net, Zeyneb Hafsa



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut