Paylaşmak Kibre İyi Gelir

Oktay Gökkoca

İLGİNÇTİR, BİLDİĞİMİZ ilk imtihanla bir insan değil bir cin (İblis) muhatap olmuştur. Ama yazının konusu bu ilginçlik değil. Mâlumunuz bu ilk imtihan Hz. Âdem’e secde emriyle başlıyor. Bu meseleye dair Kur’ân’daki âyetlere başka yazılarımda da sık sık başvurmuştum. Sürekli aynı yere âtıf yapmak fazla tekrar gibi görünse de, bu hâdisenin âdemoğlunun dünya serencamındaki tüm imtihanlarının özünü ihtiva ettiğini düşündüğümden bunda bir beis görmüyorum.

Yalnız, şimdiye kadar, İblis’in Hz. Âdem’e secde emrine itaat etmemesini, kendisini Hz. Âdem’den maddesi itibariyle üstün görmesi açısından ele almıştım hep. Esasen konuyla ilgili âyetlerin merkezinde de bu üstünlük iddiası var. Bu üstünlük iddiasının ilk ırkçı/milliyetçi tavır olduğu da söylenir ki, bu bence de isâbetli bir örtüştürmedir. Ancak bu sefer bu üstünlük iddiasına başka bir açıdan bakmaya çalışacağım.

Irkçılık durduk yerde ortaya çıkan bir maddesel üstünlük vehmi midir? Yoksa başkaca hastalıkların insanı sürüklediği bir “sonuç” mudur?

Mutlaka böyledir diye söylemiyorum ama İblis’in itaatsizliğini üstünlük iddiasıyla savunmaya çalışmasının arka planındaki muharrikin bir paylaşım sorunu olduğunu düşünüyorum.

Neyi paylaşmak istemedi İblis? Biricikliğini. Meleklerden farklı olarak iyiyi ve kötüyü tercih edebilme istidadı verilmiş bir yaratılmış olarak kendisiyle aynı istidatta benzer bir yaratılmışla bu meziyyeti paylaşmış olmak hoşuna gitmedi. Bu hususta biricik olmak istedi. Çünkü bir meziyyete/nimete sahip olmada biricik olmanın nefse verdiği gizli ve belki menhus bir zevk vardır. Kendi nefsimizden sorabiliriz bunu. Üstünlük iddiası ise bu arka planın bir neticesidir. (En doğrusunu Allah bilir.)

Âdemoğlunun imtihanında da ırkçılığı/milliyetçiliği tetikleyen şeyin bir paylaşım sorunu olduğunu söyleyebilirim öyleyse. Elindeki nimeti/meziyyeti başkalarıyla paylaşmak istemeyen nefis, ilk olarak başkalarıyla temas noktalarını asgariye indirmek istiyor. Onlarla arasına duvarlar örerek elindekileri ‘kaptırmamak’ için korunaklı bir alana atmak istiyor kendisini. İşte o duvarların en büyüğü ırkçılıktır. Nefis, paylaşmayı reddetmesini bu duvarın arkasına gizliyor.

Bu söylediklerimi desteklemek için somut olarak şunları söyleyebilirim. Milliyetçi söylem ve tavırlar uzakta olanlar üzerinden değil çoğunlukla yakında olanlar üzerinden açığa çıkıyor. Meselâ Türkiye’deki milliyetçiliğin, dünyadaki bütün etnik kökenlere karşı gelişen bir olgu olmaktan ziyâde Kürtler ve Ermeniler üzerinde temerküz ettiği aşikâr. Türk milliyetçiliğinin Japonlar üzerinden bir söylem ve gündem oluşturduğunu duymadım ben.

Yine benzer şekilde, Suriye’deki savaş nedeniyle yurtlarını terk etmek zorunda kalanların oluşturduğu göç dalgasıyla birlikte hem Türkiye’de hem de Batı’da ırkçı/milliyetçi söylemler artıyor.

Bu örnekler, ırkçılığın salt bir fikir olarak benimsenmesinden ziyâde, bir paylaşım durumunun ortaya çıktığı yakın temaslara bağlı olarak ortaya çıktığını, artış gösterdiğini söylüyor bana göre.

Yani nefis aslında ilk imtihanını, elindekini ötekilerle paylaşmaya yanaşıp yanaşmamak arasındaki ikilemle yaşıyor. Tercihini emâneti temellük etmeyip paylaşmak yönünde kullanırsa, bu onu kibre giden yoldan muhâfaza ediyor. Eğer tercihini paylaşmamak yönünde kullanırsa, bu onu ötekiyle arasına kibir duvarı örme noktasına götürüyor. Elitizm buradan çıkıyor.

Ne mutlu paylaşmayı tercih edip İblis’in yolunu yol bilmeyenlere.

  21.03.2017

© 2021 karakalem.net, Oktay Gökkoca



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut