Hatanın Tevbesi, İsabetin Gururu

Harun Pirim

ARAYIŞLARIMIZIN İÇİNDE bulduğumuz nimetlerin şükrü ile ferahlar iken, bazen istemsiz olarak elimize düşen batılı da sahiplenebiliyoruz. Hayat yolculuğumuzda acz ve fakrımız ile ilerlerken birçok hataya düşebiliyoruz. Bir yanda doğru yaptıklarımız, isabetli kararlarımız, diğer yanda ise kaybedişlerimiz, pişmanlık duyduğumuz kararlar. Amel sarkacımızın salınımı böyle. Muhallebi kıvamındaki kalbimiz, sevinç keder, korku ümit arasında. Fıtraten değişim kanununa dahil ve tabi olduğumuz halde, nefsimiz sabitliğin, değişmez muhayyel bir konforun, iyi iş, iyi araba, iyi ev tarzında Amerikan rüyalarının peşinde. Hal böyle iken bedelini ödemek için ömrünün önemli bir kısmını peşinde koştuğu rüya için tüketen, elde ettiği rüyanın eğer mümkün ise kısacık bir sefasını süren insanoğlu. Kıyamet zamanı semayı kaplayan duhan, bir manasıyla yaşadığımız zamanlarda maneviyat semamızı kaplayan hakikatte önümüzü görmeyi engelleyen bilgi kirliliklerini, mahalle dedikodularını, kulaktan kulağaları, tweetten tweetleri, zanları, tecessüsleri bildiriyor. Semalarımızı duhanların kapladığı bir iklimde, hakkı ararken elimize düşen batılları kendimizi zorunda hissettiğimiz için de kabullenebiliyoruz. Muhakemat satırlarında ifade edildiği üzere:

‘Mükerrem olan insan, insaniyetin cevheri itibariyle daima hakkı satın almak istiyor ve daima hakikatı arıyor ve daima maksadı saadettir. Fakat bâtıl ve dalal ise, hakkı arıyorken haberi olmadan eline düşer. Hakikatın madenini kazarken ihtiyarsız bâtıl onun başına düşer. Veyahut hakikatı bulmaktan muztar veya tahsil-i haktan haib oldukça, asıl fıtratı ve vicdanı ve fikri; muhal ve gayr-ı makul bildiği bir emri, nazar-ı sathî ve tebaî ile kabulüne mecbur oluyor.’[1]

İlkin, birisi hakkı arıyorken farkında olmadan yanlış yollara sapabilir, hatalar yapabilir.

İkinci olarak, hakikati bulma konusunda çaresiz kalmış, hakkı tahsil etmekten ümidini kesmiş birisi; asıl fıtratı, vicdanı ve fikri bir işi imkansız ve akıl dışı görse de yüzeysel ve dolaylı bakışı yüzünden o işi kabul edebilir. Muhakemattan yaklaşık on sene sonra telif edilen Lemaat’da da bezer ifadelerle yakın sıralı iki başlıkta karşılaşırız: ‘Tebeî nazar, muhali mümkün görür; Mübtıl, bâtılı hak nazarıyla alır’. Bir sene öncesinde telif edilen Sünühat’da ise daha iyisini arar iken batılın vücuduna bir nevi müsamaha olduğu ifadesiyle karşılaşırız. Karşımıza çıkan tablo, yaratılışımızın gereği sürekli hakkı aradığımız, daha iyisine yöneldiğimizdir. Yine Sünühat’da ve Sünühat ile aynı senede telif edilen Hakikat Çerkirdekleri’nde ‘Mevcuda iktifa, dûn-himmetliktir’ ifadesine rastlıyoruz. Elindekiyle yetinmek, daha iyisini aramamak gayretsizliktir. O halde hatalarımız olabilir; batıl ile karşılaşıp kabul etmemiz de söz konusu olabilir. İnsana yakışan hata ve yanlışlarını görebilmektir, nedamet edebilmesidir. Diğer bir ifadeyle, asıl olan hakkı ve daha iyisini aramaktır; bu arayış, hataya düşebileceğini kabullenmeyi, hatta yüzeysel bakış gibi bozukluklarla batılı kucaklamayı netice verebileceğini anlamayı gerektirir.

Daha iyisini aramak, hakkı arıyor olmak zahiren aykırı, asi olmayı netice verebilir. Bu aykırılık ve isyan aslında Allah’a itaat ve yakınlaşmayı barındırıyor olabilir. Görünüşte itaatkar, kulluk üzere olmak da aslında isyan ve kulluktan uzaklaşmayı temsil ediyor olabilir. Hatalar tevbeye kapı, isabetler gurura çanak olabilir. Cafer-i Sadık(ra)’a atfedilen bugünlerde daha da yol gösterici bir ölçü:

“Öncesi korku, sonu özür olan günah, kulu Hakk’a yaklaştırır. Öncesi güven, sonu kibir olan ibadet de, kulu Hak Teâlâ’dan uzaklaştırır. Kendini beğenmiş olan itaatkâr, aslında âsîdir. Özür dileyen âsî de hakîkatte itaatkârdır.”[2]

Bazı itaatkarlıklardan Rabbimize sığınalım, bazı isyanlar için de şükredelim…

------------------------------------------------------------

[1] Said Nursi, Muhakemat, Üçüncü Makale

[2] http://www.osmannuritopbas.com/cafer-i-sadik-rahmetullahi-aleyh-5.html

  20.04.2019

© 2021 karakalem.net, Harun Pirim



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut