Dili Tutmak

Harun Pirim

“ORADA NE boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler.”[1]

İnsana özel olarak bahşedilmiş iç donanımlardan birisi de hayaldir. Hayal uzayında geçmiş ve gelecek zaman ipi, anın yumağına sarılır. Anımız, hayal ile genişler. Ümidin kamçısı, tasarımın, mühendisliğin özü, medeniyetin kumaşıdır hayal. Birçok hayal, gerçeğin önceye seslenişidir. Hayaller, gerçeklerin zaman üstü çekimlerini hissedebilen çok hassas sensördürler. Bilim kurgu filmlerinde hayal edilenler, seneler sonra gerçekleşebilmektedir. Bir internet sitesi, zamanında hayal iken günümüzde uygulamaları olan 40 olguyu listelemiş mesela[2]. Sinemanın tefekküre vesile olabilmesi, hayallerimizi tetiklemesi ile ilişkilidir. Geçenlerde bir vesile ile izlediğim ‘sessiz bir yer(A quiet place, 2018)’ filmi, sese aşırı duyarlı yaratıkların genelde insanlığa, özelde ise üç çocuklu bir aileye oluşturduğu tehditi konu alıyor. Hışırtı, tıkırtı gibi sesleri bile işitip, insanların yerlerini bu seslere göre tespit edip, onları yok etmeye çalışanlar. Durumdan anlaşılan, insanların sessizliğe alışmalarının elzemiyeti; az, öz ve çok sessiz konuşmaları gerektiğini idrak etmeleri ve bu kıvamda hayatlarını yeniden organize etmeleri gerektiği…

Film, garip bir kurgu gibi görünse de zihnimize her an işitiliyor olduğumuz gerçeğini, bu gerçeği daha da bir fark edebilme ile yaşamlarımızın da farklı yönde bir endişe(olumlu anlamda kullanmak istiyorum, korku ile ümit arasında salınım hissi) ile şekillenebileceğini hatırlatıyor. Ağzımızdan çıkabilecek bir sözcüğün bile etkisinin çok yüksek olabileceğini, dolayısıyla dilimizin maddi-manevi hayatımızın akışındaki merkeziyetini ihsas ediyor. Bu anlamda, nebevi mesajlarda asıllarını bulduğumuz gerçeklerimiz var. Muaz bin Cebel(ra)’in Peygamber Efendimiz’e(sav) edebiyle sorduğu “sen bizden önce vefat edersen, senden sonra hangi ibadetleri yapalım? ” sorusuna Efendimizin sessiz kalması; akabinde sırasıyla sorulan Allah yolunda cihad mı, oruç tutmak mı, zekat vermek mi gibi sorulara karşılık, Efendimiz her seferinde insanlar için bundan daha hayırlısının var olduğunu vurgulaması. Karşılıklı konuşmanın devamı şöyle:

“Anam, babam sana kurban olsun, insanlar için bunlardan daha hayırlı olan nedir?” diye sorunca Peygamber Efendimiz(sav) ağzını gösterdi ve: “Hayır konuşmayacaksa susmak.” buyurdu. Muaz: “Konuştuklarımızdan dolayı hesaba mı çekileceğiz?” diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah Muaz’ın dizine hafifçe vurarak ona şunları söyledi: “Allah hayrını versin ey Muaz! İnsanları yüzüstü cehenneme sürükleyen, dillerinin söylediğinden başka nedir ki? Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, ya hayırlı söz söylesin veya sussun, zararlı söz söylemesin! Sizler hayırlı söz söyleyerek kazançlı çıkınız; zararlı söz söylemeyerek rahat ve huzura kavuşunuz.”[3]

Benzer şekilde hayır konuş, ya da sus şeklinde yaygınlaşan “Allah’a ve ahiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun.”[4], “…Özür dilemeni gerektiren bir sözü söyleme!..”[5] tavsiyeleri, “Dilini tutan kurtuldu.”[6] beyanı, “Allah’ım dilimin şerrinden sana sığınırım”[7] duası da dilin hayır-şer, iyilik-kötülük belirleyiciliğindeki merkeziyetini resmediyor[8].

Dilin hayrı, iyiliği, güzelliği elbette ki doğruluğuna bağlı: "Her sabah bütün organlar dile başvurur, ona bağlılıklarını bildirir ve söyleyeceği söze göre ceza göreceklerini, bu sebeple Allah’tan korkması gerektiğini hatırlatır ve şöyle derler: Eğer sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Sen yoldan çıkarsan biz de sana uyar yoldan çıkarız."[9]

Elimiz kalıbımıza ve kalıplara dokunurken, dilimiz kalbimize ve kalplere dokunuyor. “Allah onların kalplerini ve kulaklarını(işitmelerini) mühürlemiştir.”[10] ayetinin İşarat’ül İ’caz tefsirinde kalbin kulağa yakınlığından bahsedilmesi manidardır. Dil-söz-kulak-kalp etkileşimin fıtri seyeranına göre mucize beyan Kur’an, Kalp kelimesinden sonra işitmeyi yerleştiriyor. Kurgusal yaratıklardan sakınmak için olmasa da gerçekte her an gözetlendiğimizin farkında olarak dilimizi, sözümüzü tutmak, doğrultmak en hayati, insani davranışlarımızdan: “İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.”[11]


[1] Bkz. Vakıa:25

[2] https://www.factinate.com/things/40-fantastic-facts-science-fiction-became-reality/

[3] Hâkim, IV, 319/7774

[4] Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, İman, 74

[5] İbn-i Mâce, Zühd, 15

[6] Tirmizî, Kıyâmet 50, Dârimî, Rikak 5.

[7] Ebu Davud, Vitr, 32

[8] Buradaki hadislerin çoğu ‘Hadisler Işığında Müslümanın Dili, Yaşar Kandemir’ yazısından temin edildi.

[9] Tirmizî, Zühd, 61

[10] Bkz. Bakara:7

[11] Bkz. Kaf:18

  21.12.2018

© 2021 karakalem.net, Harun Pirim



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut