Haydi! Adımlayalım Cânânı.. - 3

HIZLI ADIMLARLA ravzaya doğru yürüyorum, namazı Hz. Peygamber’e yakın bir safta kılmak ümidindeyim. Mescid-i nebevi avlusundan 2 no’lu kapıya doğru yöneldiğim bir sırada, iki metre kadar önümde sırtı bana dönük oturan biri, sağ elini uzatarak: ‘ya Türkî sadaka’ dedi. Arkası bana dönük iken, Türkiye’den gelen bir hacı olduğumu nasıl anlamıştı? ‘Maşallah, kalp gözü açık biri...’diyerek eline birkaç riyal sıkıştırdığım anda, baktım ki şahıs âmâydı. Gözleri görmeyen biri, üstelik sırtı bana dönük iken iletişim kuruyordu benimle. Hayretler içindeydim.

Çok arzu etmeme rağmen, o mübareğe bir daha rastlayamadım. Onun beni gördüğünü hep içimde hissederek…

*

KÂBE’DE VE MESCİD-İ NEBEVİ’DE kılınan namazların ne kadar kıymetli olduğunu hadis-i şeriflerden biliyordum. Bu nedenle kutsal topraklarda bulunduğum sürece, cemaatle kılınan namazları kaçırabilirim endişesiyle turlara iştirak etmeye mesafeli olmuşumdur. Uhud dağı ziyaretine de aynı gerekçeyle katılmak istemedim. Fakat eşimin ısrarı neticesinde, öğle namazında Medine’de olma teminatıyla bu ziyareti kabul ettim.

Uhud meydanındayız...

Kabir ziyaretlerini nedense engelleyen bir yönetim şekline sahip Suudi Arabistan hükümeti. Uhud savaşının geçtiği koca meydanı, adeta camekânlık gibi kapatmış durumdalar. Kırık olan bazı camlardan içeriyi görmek için eğiliyorum. İleride bir mezar çarpıyor gözüme. Hz. Hamza’nın (ra) kabrini görüyorum. Musab bin Umeyr (ra) ile birlikte defnedildikleri yeri izliyorum buğulu gözlerle…

Birden kırık camların içinden inanılmaz bir koku yayılıyor etrafa. Hayatımda duymadığım kadar hoş bir koku. Resmen mest oluyorum. Az ötede rehberin anlattıklarını dinleyen eşime sesleniyorum usulca. Yanıma geldiğinde, ona kırık camdan içeriye bakmasını söylüyorum. O sırada, aynı koku tekrar sarıyor her yanımızı. Bu sefer eşim de içine çekiyor, cennet misal o kokuyu...

Selametle Medine’ye geliyoruz. Öğle namazını kılabilmek için mescid-i nebeviye giriyoruz. ‘Cennet bahçesi’ olarak adlandırılan yeşil halının bulunduğu yerde namaz kılmak istiyorum. Fakat kalabalık nedeniyle oraya ulaşamadan ezan okunuyor. İsteğimi namaz sonuna erteliyorum. Hiç olmazsa iki rekât namaz kılmak niyetindeyim o bölgede.

Namazdan sonra hareketleniyorum yeşil halıya doğru. Çok şükür kendime bir yer buluyorum. Ve namaza duruyorum. Kısa bir süre sonra yanıma 1.70 cm boylarında, 60 – 65 yaşlarında, şişman olmayan birisi geliyor ve o da namaza duruyor. Tahiyyatta, namazı bitirmek için selam verdiğim bir anda, yanımdaki zat ile göz göze geliyorum. Birden Uhud meydanındaki cennet asa koku yayılıyor yeniden etrafa. Selam vererek yanımdan kalkan zata yetişmek istiyorum. Fakat o kadar hızlı hareket ediyor ki, Resulullah’ın (sav) kabrine doğru akar gibi uzaklaşıveriyor. Onu gözden kaybediyorum.

Sonraki namazlarda çok istememe rağmen o zatı bir daha göremiyorum. İnsanın iliklerine işleyen yeşil gözleri kalıyor hafızamda. Bir de asla unutamayacağım o inanılmaz koku…

  07.07.2017

© 2021 karakalem.net, Aykut Tanrıkulu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut