‘Sayılı günler’den sayısız günlere

Abdullah Taha Orhan

Sayılı ömrümüzün küçük bir kesiti, cüz’ü olan sayılı ramazan günlerinde tuttuğumuz sayılı oruçlarımızın sayısız hâsılatı olacak inşallah; sayının hükmünün geçmeyeceği, fenanın fâni olacağı, bekânın bâki olacağı âhiret ‘gün’lerinde.


“(ORUÇ) SAYILI günlerdedir” (Bakara, 2/184); bu sayılı otuz (30) günün ardından üzerimize bayramın gölgesinin düştüğü demlerdeyiz. Bir ramazan ayını daha geride bırakıyoruz. Kur’ân-ı Hakîm’in ifadesiyle ‘sayılı günler’ gelip geçti. Atasözümüzde olduğu gibi, “sayılı gün çabuk geç”ti. Sayılı günlerin ardından aslında yine sayılı olan bayram günleri bizi bekliyor. Sonrasında da yine sayılı olan, Şevval ayı ve altı (6) gün oruçları.

Biraz daha ilerlersek Zilkâde, Zilhicce ve Muharrem aylarına geliriz. Yani yine bir ‘sayılı’ zaman dilimi: “Hac bilinen aylardadır.” (Bakara, 2/197) Hac mevsimi. Zilhicce’nin ilk on (10) günü. Sonrasında kamerî sene biter ve Muharrem ayıyla yeni seneye merhaba deriz.

Günler, aylar, yıllar bazında bu döngü böyle işlediği gibi, bir günün vakit dilimlerinde de bu, böyledir: “Namaz, mü’minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.” (Nisa, 4/103) Bir (1) gün içerisinde namaz bize belirli/sayılı beş (5) vakitte yazılmıştır, sayılı vakitler…

‘Kaç’ nefesimiz kaldı şu fâni dünyada?

Ardından ömrümüze bir baksak başı sonu belirli/sayılı günler, aylar, yıllar yaşadığımızı görürüz, hatta nefeslerimiz dahi sayılıdır.

Tüm bu gerçekler bize şunu söyler: bu dünya ve içindeki bizler ‘sayılı’yızdır, belirli sayılar üzerimize yazılmıştır, özetle dört harf: fâni.

Ramazan’a dönersek, ramazan ayı da sayılı olması yönüyle fânidir. İşte bitti, gidiyor. Ancak bu denklemde sayıya gelmeyen bir yön de var. O da sayıya mahkum olmayan rabbimizin atâsı: “Oruç benim içindir, oruçlunun mükafatını ancak ben veririm.” Yani rabbimizin ihsanıyla sayılı günlerden sayısız meyveler devşirebiliriz. Bu oruç için böyle olduğu gibi diğer tüm salih ameller için de böyledir. Güzel bir söz dahi “kökü (yerde) sabit, dalları gökte güzel bir ağaç” (İbrahim, 14/24) gibiyse, diğer güzel ameller kim bilir nasıl meyveli, ulu ağaçlar gibi olmaz mı?

Bediüzzaman’ın ifadesini ödünç alırsak, “ulûm-i islâmiyyenin bir mucizesi” olan İbnü’l-Arabî “oruç benim içindir, orucun mükafatını ancak ben veririm” mealindeki kudsi hadisleri daha da derin bir anlam vererek şöyle izah ediyor: “Hak Teâlâ’nın: ‘Onun karşılığını verecek olan da ancak benim’ sözü ‘oruç ibadetinin karşılığı bizzat Ben’im; ne hûri, ne cennetlerim ve ne de herhangi bir nimettir’, bu da ona karşılık olarak yeter.’ demektir.”

Böylesine önemli bir ibadeti tamamlamış bulunuyoruz hasılı. Karşılığı belki de doğrudan rabbimizin rızası ve cemâlullahı olan bir ibadeti.

Sayılı ramazan günlerinden sayısız ahiret günlerine

Sayılı ömrümüzün küçük bir kesiti, cüz’ü olan sayılı ramazan günlerinde tuttuğumuz sayılı oruçlarımızın sayısız hâsılatı olacak inşallah; sayının hükmünün geçmeyeceği, fenanın fâni olacağı, bekânın bâki olacağı âhiret ‘gün’lerinde.

Ramazan günlerimize bu nazarla bakabilirsek; bekâ cihetiyle ahiret ‘gün’lerimizin bu fâni dünyaya bir izdüşümü gözüyle bakabilsek, günlerimiz de, oruçlarımız ve namazlarımız da, tüm yaptığımız ibadetler ve işlediğimiz ibadet hükmüne geçecek salih amellerimiz de ibka olacak, bekâ bulacak. İbadetlerimizi işte bu ihsan boyutuyla -Allah’ı ve ahireti görüyormuşçasına- yapabilirsek lisan-ı halimizle “Benim namazım, (her türlü) ibadetim, hayatım ve ölümüm, hepsi âlemlerin rabbi olan Allah içindir” (En’am, 6/162) diyebilecek noktaya geliriz belki de. Diğer bir ifadesiyle mealen şöyle demiş oluruz: “Sayılı ibadetlerimiz, sayılı ömürlerimiz, sayılı nefeslerimiz sayıya gelmez, kudreti ve rahmeti sonsuz alemler rabbi içindir”.

Sayılı günlerden sayısız günleri çıkaran rabbimize hamd ile…

  14.06.2018

© 2021 karakalem.net, Abdullah Taha Orhan



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut