ORADA BURADA, komşuda, işyerinde. Çocuklardan bahsediliyorsa menüdeki değişmez muhabbetlerden biri şimdiki çocukların çok akıllı çok zeki olduklarına dair tespitlerdir. Tabii komşunun ya da arkadaşın çocuğu üzerinden anlatılmaz bu ‘hakikat’. Kendi biricik evladın ya da torunun dururken...
Salih abi torununu öve öve bitiremiyor yine. Daha iki yaşındaymış Kenan. Şimdiden internete girebiliyormuş. Akıllı telefonun ekranında işaret parmağını kaydıra kaydıra menülerde sörf yapışını görseymişiz bir de!. Mehmet’in kızı Zeynep dört yaşındaymış. Her şeyi biliyormuş, her şeyden haberi varmış. Büyümüş de küçülmüş sanki. Zamane çocukları böyleymiş. Alın size şimdiki çocukların ne kadar akıllı ne kadar zeki olduklarının kanıtı.
Evrim teorisiyle ne kadar da uyumlu. Zamanla tek hücreli bir ilkellikten kompleks bir mükemmelliğe ilerleyen insanoğlunun uzun hikâyesi. Eh o halde şimdiki çocuklar daha zeki olmasın da kim olsun? Yarının çocukları da bugünkülerden daha zeki olacak hâliyle.
Daha mutlu bir dünya için her şey hazır. Daha akıllı daha zeki olmak, daha huzurlu daha mutlu bir hayat yaşamaya tekabül ediyor çünkü. Sadece çocuklar değil elbette, büyükler de ilkel atalarından daha huzurlular. İlk insandan beri insanların en akıllıları olan şimdiki büyüklerin ‘yarattığı’ modern zamanlara bakan biri, bunu pekâlâ kolayca anlayabilir. Gelmemiş ya da geçmiş bir zamandan bahsetmiyoruz. Bahsimiz şimdiki zaman.
İnsanlık, zirvesini yaşıyor modern zamanlarda. En azından ‘şimdilik’ böyle. Hayatımızı kolaylaştıran, hızlandıran teknoloji bu zirve halinin en büyük göstergesi. Arabadan cep telefonuna, bilgisayardan çamaşır makinesine, internetten mutfak robotuna, bir çizikle dünyamızı aydınlatabilen tıp teknolojisine kadar her şey, daha mutlu, daha dertsiz, daha yaşanabilir bir hayat yaşadığımızı söylüyor bize. Ve öncekilerden daha akıllı ve ileride olduğumuzu.
Böyle giderse dünyada cennet hayali, ütopya olmaktan çıkacak. İnsanlar yarın bugünden daha akıllı olacak çünkü. Teknoloji bir zirve daha yapacak. Sonra bir zirve daha. İşte huzur, işte hayat, işte cennet.
Benim de taleplerim var bu dünya cennetinden. Mesela gömleğimi, pantolonumu çamaşır makinesine atar gibi atacağım ve ütülenmiş olarak geri alacağım bir ütüleme makinesi yapılsa dünyanın en mutlu insanı olacağım. Bu şahsî isteğim. Bir de mesleğimle ilgili bir talebim var. Elektrik enerjisinin kablosuz iletilmesi en büyük hayallerimden. Bu iki isteğimin beni olduğu kadar tüm insanlığı şimdikinden daha huzurlu kılacağından eminim.
Çocuklarla başlamışken yazıya, söylemezsem içimde kalır. Bir haber dinledim geçenlerde. Baba anlatıyor. Kızı bir kutu ilacın yarısını içmiş. Hastaneye zor yetiştirmişler. Baba şaşkın. Çok zeki, çok başarılı bir öğrenci diyor, okulda dereceleri var. En iyi okullardan birini kazanmasına kesin gözüyle bakıyoruz. Hem her şeyi tamam! Niye böyle bir şey yaptığına anlam veremedik. Annesine itiraf etmiş sonra kız. Derdi ölmek değil annesiyle benim dikkatimi çekmekmiş. Sevildiğini, değer verildiğini görmek istemiş…
Neyse canım. İstisnalar kâideyi bozmaz. Şimdiki çocuklar çok zeki, çok akıllı maşaallah. Ve her şey çok güzel olacak!