‘Önemsiz hissettirmemek’ sünnettir

Abdullah Taha Orhan

Resulullah’ın harika meziyetlerinden biri de hiç kimseye kendini önemsiz hissettirmemiş olmasıdır. -Ömer Süleyman


KENDİMİZİ ÇOK önemli hissetmek için, “öteki”lerimizi önemsizleştiriyoruz modern zamanlarda. Sadece kendi dünyamızda bunu hissetmemiz yetmiyor, onların da bunu acı acı yaşadıklarını, kendilerini önemsiz hissettiklerini görmek istiyoruz.

Bunun için elimizden ne gelirse yapıyoruz. Kimi zaman sözlerimizle, kimi zaman bakışlarımızla, kimi zamansa sahip olduklarımızla ezmeye çalışıyoruz yekdiğerimizi. Gençlerin tabiriyle “laf sokuyoruz” her fırsatta. “Loser” diyoruz insanlara, ezik hissetsinler istiyoruz kendilerini.

Ez ve ezik hissettir!

Yeri geliyor alay ediyoruz, zekâmız da elveriyorsa inceden inceye, ironilerle vurup geçiyoruz. Bununla ise aslında sadece vurmak değil kasdımız, acıtmak istiyoruz, acı kalıcı olsun, muhatabımız bunu benliğinde hissetsin, ezikliği içselleştirsin istiyoruz.

Diğer taraftan, içten içe kendi “ezik”liğimizi de bildiğimizden, bunu örtmek ve kendimizi ‘çok önemli’ hissetmek için başkaları üzerinden yükselmeye, ezerek var olmaya çalışıyoruz. Hâsılı yukarıdan bakıp, yukarıdan konuşuyoruz.

Oysa kimseye, ne yaşlı bir kadına, ne küçücük bir çocuğa, ne bir engelliye, ne de herhangi bir kimseye kendini önemsiz hissettirmemiş, yani ezmemiş, ezik hissettirmemiş bir Resul’ün ümmeti değil miydik biz?

Resulullah değer verir, değer bilirdi

“Âlemlerin Efendisi”ni görünce korkudan ne diyeceğini bilemeyen bir kadıncağıza “Ben de senin gibi kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum” diyen bir Resul...

Kuşu ölen bir çocuğa, ona ve kuşa olan halis sevgisine değer verip taziyeye giden bir Resul...

Muhatabına yüzünü tam dönen, muhatabının sözü bitmeden söze başlamayan, dinleyen bir Resul...

En küçük bir önemsiz addetme, kıymet vermeme gibi algılanabilecek basit bir davranışı dahi Abese suresinde örneğini gördüğümüz şekilde Âlemler Rabbi tarafından düzeltilen bir Resul...

Bediüzzaman’ın, İhlas Risalesi’nde rıza-yı ilahi merkezli olmaktan sonra ikinci düstur olarak zikrettiği “faziletfüruşluk nev’inden gıpta damarını tahrik etmemeyi” de bu meyanda okuyabiliriz belki. Zira faziletfüruşluk da aslında bir nev’i ezme ameliyesidir, farkında olalım veya olmayalım. Bunu diğer önemsiz/ezik hissettirme biçimlerinden daha tehlikeli yapan ise, bunu din adına, Allah rızası için yaptığımız duygusudur.

Ne ezelim, ne ezilelim. Ne ezik hissedelim, ne de ezik hissettirelim. İnsan kardeşlerimizin, kendimiz gibi, “fıtraten mükerrem”lik potasında olduğunu unutmayalım hiç.

Zira ezmemek, ezik/önemsiz hissettirmemek sünnettir...

  05.11.2014

© 2021 karakalem.net, Abdullah Taha Orhan



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut