Modern Dünyanın Bunalımı’ndan Sefer Tası’na bir yolculuk

Zeyneb Hafsa

Denk gelişleri seviyorum, denk getirenden ötürü... Peşi sıra denk geldiğim bir kitap ve bir filme dair bu yazı: hem Guénon’un Modern Dünyanın Bunalımı’nı hem de Sefer Tası filmini tavsiye olarak da okunabilir.


DENK GELİŞLERİ seviyorum. ‘Denk geliş’ten kasdım, bir kitapta bir mevzuya kafam takılmışken onunla ilgili ya da onunla ilgi kurabileceğim bir başka kitaba denk gelmem, bir şey görmem ya da bir film izlemem mesela. Hem de hiç hesapta yokken... Tabi, benim hesabımda yokken. Yoksa her şeyin hesabı bir yerde var muhakkak.

Moderniteye karşı bir direniş imgesi olarak sefer tası

İşte bunlardan birini tecrübe ettim geçenlerde. Nicedir kendisinden bir şeyler okumak istediğim René Guénon’un Modern Dünyanın Bunalımı isimli eseri düştü elime ilkin. Kitaba dair eleştirilerim bir yana, öne çıktığını düşündüğüm üç husus vardı: Hani okullarda duvarlara asılan çağ tabloları var ya işte onların bilinenin tam tersine okunuşu, Hint düşünce geleneğine olan yakın ilgi ve insanüstü bir gücün kabulüne dayanan geleneğin karşısında konumlan[dırıl]an modernizmin çeşitli açılardan eleştirisi.

İşte bu zikrettiğim üç husustan son ikisine denk gelen bir film izlemek nasip oldu hemen ardından. Film, yukarıda zikredilen son iki hususa yani Hint düşünce geleneğine ve gelenek karşısında modernizm eleştirisine denk geliyor. The Lunchbox (Sefer Tası) isimli bu film Hint yapımı ve Hindistan’da geçiyor.

Film, daha isminden başlayarak ‘eski’yi hatırlatıyor bana: sefer tası. Hani şu işçilerin ya da öğrencilerin öğle yemeği için yanlarında getirdiği, üst üste geçen metal kaplardan oluşan sefer tası.

Ayakta ölmek...

İkinci olarak film, Guénon’un geleneğin temsilcilerinden biri olarak gördüğü bu kadim uygarlığın modernleşme ile imtihanına değiniyor. Tabi ki kalkıp uygarlığın her bir unsurunu derinlikli modernizm analizine tabi tutmuyor. Sonuçta bir film bu. Fakat bu uygarlığın bir şehrinde yaşayan bir kaç insanın hayatına çeviriyor gözlerimizi ve kalabalık şehir yaşamı, neredeyse durmadan çalışan insanlar, yalnızlık, muhabbet eksikliği gibi konular üzerinden modern hayata dair sorgulamalar doğuruyor.


Bunlara dair bir tek örnek vermem gerekse filmin erkek başrol oyuncusunun şu sitemini dile getirirdim:

Kendime mezar yeri edinmek için başvurdum geçenlerde. Bana önerilen dikey bir mezar yeriydi. Dikey! Ben zaten hayatım boyunca otobüslerde ve trenlerde ayakta durdum; şimdi mezarda da ayakta durmamı istiyorlar benden.

Denk gelişleri sev, denk getirenden ötürü

Birbiriyle bağlantı kurduğum bir kitap ve bir filmden kısaca bahsetmek istedim size. Bu yazıyı, hem kitabı hem de filmi tavsiye kabilinden sayabilirsiniz. Naçizane şununla son vermek isterim yazıya: Denk gelişleri seviyorum, denk getirenden ötürü.

  04.06.2014

© 2021 karakalem.net, Zeyneb Hafsa



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut