Kur’ân’da kısa bir nefs yolculuğu

Zeyneb Hafsa

Nefs kendi aleyhinde hareket etmektedir. ‘Allah Allah, bir şey kendi aleyhine nasıl bu kadar çalışır?’ derseniz, cevap şurada derim: “Allah’ı unuttuğu için nefsleri kendilerine unutturulanlar gibi olmayın!”. İnsan unuttuğu bir şeyin lehine göre nasıl hareket etsin ki?


İNSAN KENDİNE dair Kur’ân’dan bir şeyler öğrenmek isterse ona bu konuda yardım edecek terimlerin başında gelir nefs (n-f-s). Kur’ân’da bu terimin geçtiği yüzün üzerindeki ayete tek tek bakılacak olursa buna dair en yaygın ifadenin ‘nefse zulüm’ olduğu görülecektir. Zulmün; kötü davranmak, kötüye kullanmak manalarının öne çıktığı düşünülecek olursa, nefse zulmün de nefse kötü davranmak, onu kötüye ya da kötü şeyler için kullanmak demeye geldiği sonucuna varılabilir. Hatırlatılmalı ki buradaki kötüden maksat, Allah’ın kötü dedikleridir.

Oysa biz bu dünyada çoklukla başkalarının bizler ya da başkaları üzerindeki zulmünden dert yanarız da insanın bizatihi kendine ettiği zulüm gözümüzden kaçar. Nefse zulmün Kur’ân’da böyle sıkça vurgulanması da bu yüzden olsa gerek. Üstelik Kur’ân bununla da kalmaz, benzer manaya gelecek başka ifadeler de kullanır: nefse ihanet, nefsi (kendi aleyhine) saptırmak, nefsi mahvetmek, nefsi ziyana sokmak, nefsi helake sürüklemek, nefsi hüsrana uğratmak, nefsi sefih kılmak gibi.

Nefsin en büyük düşmanı yine kendisi

Demek ki nefsine kötü davranınca ya da onu kötüye kullanınca insanın kendi kendine zulmü, sapıtması, mahvı, ziyanı, helâki, hüsranı ve sefahati kaçınılmaz oluyor. Böylesi bir zulüm, sapıtma, ziyan ise farklı şekillerde ortaya çıkabiliyor. Mesela nefsin hoşlanmadığı şeyler getiren peygamberlere karşı tavır alış (2:87, 5:70), nefsleri kötü bir şey karşılığında satmak (2:90, 102), nefsin yanıltıp kötü işe sürüklemesi (12:18), nefslerin kötü işleri güzel göstermesi (12:83, 20:96), nefslerde büyüklüğe kapılmak (25:21), iyi olmayan kişi ya da kişilere karşı nefsin hasret duyması (35:8), nefsin insanı vesveselere düşürmesi (50:16), nefsin hevâsına uymak (53:23) gibi.

Bu ve benzeri örneklerden de anlaşılacağı üzere nefs kendine karşı, kendi aleyhinde hareket etmektedir. ‘Allah Allah, bir şey kendi aleyhine nasıl bu kadar çalışır?’ derseniz, cevap şurada derim naçizane: “Allah’ı unuttuğu için nefsleri kendilerine unutturulanlar gibi olmayın!” (59:19). İnsan unuttuğu bir şeyin lehine göre nasıl hareket etsin ki? Üstelik nefsinin yukarıda örneklendirilenler türünden çeşitli ayartmaları mevcut iken. İşin bir de cüz’î irade boyutu var tabi. Bir meşe ağacı, aslına karşı çıkarak meşe olmadığına bilakis çınar olduğuna ve buna göre hareket etmesi gerektiğine hüküm veremez, bu yönde eylemde bulunamaz. Lakin insana böylesi bir özgürlük verilmiştir.

Nefs: insanın özü

Her şeyden evvel nefs, insanın özüdür. Nefsle ilgili Kur’ân ayetlerine bakılacak olursa fark edilir ki ‘ben/siz’, ‘kendim/kendiniz’ olmaklık ile eş anlamlı kullanılır bu terim. Fakat öz olan nefsin maddî, niteliksel özellikleri yerine işlevsel özelliklerine dair ibareler yer alır Kur’ân’da. Örneğin, nefsin hased etmesi (2:109), Allah rızası için kendini feda eden nefs (2:207), nefste kıskançlığa elverişlilik (4:128), nefsin iç sıkışması yaşaması (9:118), mutmain olmuş nefs (89:27) gibi.

İlaveten, nefse dair Allah’ın koyduğu bazı kanunlara yer verilir: her nefsin ölümü tadacak oluşu (3:185, 29:57), hiç bir nefse gücünün yettiğinden fazlasının yüklenmemesi (2:286, 6:152), bu dünyanın sona ermesinin ardından her nefse dünyada kazandığının verilmesi (3:25, 14:51) ve buna bağlı olarak insanın yaptığı iyi ve kötü şeylerin nihai etkisinin kendi nefsine olması (10:18, 29:6, 47:38) gibi.

İnsanın özü olan nefste hem olumlu hem de olumsuz işlevlere dair potansiyel mevcuttur. Mutlak güzel olan yaratıcı, bu özü kendi ruhundan üfleyerek güzelleştirmiştir. Bununla da aslolanın ve nihai olanın iyilik, güzellik olması gerekliliğini desteklemiş gibidir. Maddî beden giydirilen her bir nefs-ilahi ruh ikilisi, kendindeki iyi ve kötü potansiyelini hangi yönde, ne şekilde kinetiğe dönüştüreceği tercihi ile dünyadadır. Elbette ona bu tercihte yardımcı birçok unsur vardır: akıl gibi, kalb gibi ve en önemlisi vahiy gibi. Tercihlerinin sonucunu ise bu dünyanın bitiminde görecek, bilecek ve tadacaktır.

  10.04.2014

© 2021 karakalem.net, Zeyneb Hafsa



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut