Taksim'e en çok sen yakışırsın…

Geçmişi karanlık, yüzü kasvetli, vatandaşını kesip biçen otoriter devletin karşısında bildik biz seni. Üzerimize gölgesiyle dağ gibi çullanmış devletçilere, ırkçılara, “derin”lere, “paşa gönüllü”lere posta koymanı sevdik biz senin.


GENÇ KIZLARI okul kapılarında ezen, hakkını arayan delikanlıları soğuk duvarların dibinde bekleten azınlıkçı hegemonyanın havasını bozmak için, halkına yabancılaşmış, koltuklarını sessiz çoğunluğu dövmek için değnek bellemiş vesayet çetesini dağıtmak için meydan meydan dolaşırken alkışladık biz seni.

Eli silahlı adamların marifetiyle hayat tarzları zorla değiştirilen, sırf inandıkları gibi yaşadıkları için mesleklerinden edilen, aileleri dağıtılan, kızı secde ediyor diye anası başını örtüyor diye aşağılanan sessiz ve sabırlı çoğunluğun hatırı için uykularından vazgeçişlerini, sövgülere maruz kalışlarını bildik, gizli gizli ah edişlerini duyduk biz senin.

Anaların yüreğini ateşe veren, çocukları yetim, kadınları dul bırakan, lanetli ırkçılık uğruna yürütülen amansız ve anlamsız savaşın ateşini söndürmek için göğsünü iftiracılara siper etmene tanık olduk biz senin.

Menfaatleri uğruna, nesebi gayri sahih iktidarlarını sürdürmek pahasına, vatan evladının çerez gibi harcanmasına alışmış, hatta göz yummuş, belli ki içten içe sevinen karanlık yürekli adamların “balyoz”unu parçalarken, “kafes”lerini kırarken sevdik biz seni.

Devletçiliğin ve ırkçılığın, vurdumduymazlığın ve “bana ne!”ciliğin hükmettiği, bahtı “en kara' diye yazılmış seçkinler ve seçkinciler başkentine şefkat ve merhameti, sorumluluk ve gayreti taşırken, başı yaşmaklı Laz ninenin, yüreği dağlanmış Kürt kızının, hayalleri boğulmuş İstanbul delikanlısının nefesini taşırırken sevdik biz seni.

Halkının huzuru adına, çocukların ve gençlerin rüyaları uğruna, ümidini yitirmiş öğrencilere yeni ümitler sunmak için, canından bezdirilmiş esnafa yeni ufuklar göstermek için hangi dağa tünel açsak, hangi nehre baraj kursak, nerede tesis açsak, hangi okulu nereye kursak, yetimleri ve öksüzleri, dulları ve fukarayı nasıl teselli etsek diye dertlenişine, için için sevdalanışına şahit olduk biz senin.

Gazze'de öldürülen Filistinli Muhammedler için de, Diyarbakır'ın köyünde panzer kurşunuyla öldürülen Ceylanlar için de, köyü boşaltılıp yakıldığı için dağa çıkan Kürt delikanlılar için de, siyasi itibarını kaybetme pahasına, elini değil sadece kalbini de taşın altına sokuşunu, analar ağlamasın diye siyasi kariyerinin çizilmesine seve seve razı oluşunu sevdik biz senin.

Tüm dünya kahredici bir vurdumduymazlıkla cinayetleri yok sayarken, eli kanlı, gözü dönmüş küresel katilleri kucaklarken, çıkıp da “kral çıplak” dercesine zalimin yüzündeki maskeyi “one minute” diye indirişine sevindik biz senin.

Kardeşlerine ana dilini çok görecek ırkçılığa aldanmış, Allah'ın Elçisi'nin lanetlediği günahı bilmeden benimsemiş alnı secdelileri bile küstürmeyi göze alarak, kaşları çatılmış, vicdanını yitirmiş, kokuşmuş bürokrasisiyle sağırlaşmış ve körleşmiş kara yüzlü devletin yüzüne azıcık tebessüm kondurmak için nefes tüketişlerinle sevindik biz senin.

Seni darbecilere yem etmeye çalışan, gayri meşru muktedirlere ezdirmeye heveslenen hasımlarının acı günlerinde ve düştükleri yerde seve seve yanlarında olmana, çocukların şeker yüklü hayallerine ortak olmana, onca yıl iktidarda olduğun halde halkının yanında durmayı unutmamana, fakir fukara sofralarına otururken yüksünmemene, her daim kendini gariban duasına muhtaç bilmene hayran olduk biz senin.

Taif'de ebedi kurtuluşları için ter döktüğü insanların kendisini kovmalarına taşlatmalarına karşılık sabrını ve şefkatini zerrece yitirmeyen “Âlemlere Rahmet” Peygamber'i [asm] sevdin diye sevdik seni biz. Şimdi Taif'in ruhunu ülkemize taşıyacağından eminiz. “Zorla” değil seve seve evinde oturan biz, hepimiz, seninle birlikte, Peygamber gönüllü bir duruşla,“Bilmiyorlar Allah'ım, onları bağışla…” demeye hazırız.

Halka rağmen var olmayı marifet sanan, milletin iradesini küçümseyen, kendi heveslerini âlemlere kâhya eden her türlü muktedire karşı sivil bir direnişçi olarak gördük biz seni. Öylece yanında durduk senin.

Kendisine hakaret edene, aşağılayana, sövene, gün olup da özür dilediğinde, pişmanlığını ve utancını yüzüne bile vurmadan, sırtındaki hırkasını çıkarıp verebilen Muhammedî tavrın ve asaletin devamı bilerek bekliyoruz seni.

Sivil direnişin mimarı, zulme isyanın sembolü diye yazdık seni.

Taksim'e herkesten çok sen yakışıyorsun.


senaidemirci@gmail.com

  07.06.2013

© 2021 karakalem.net, Senai Demirci



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut