Sevdiğimizle beraberiz, şimdi ve her zaman

Abdullah Taha Orhan

Rasulullah'la cennette bir arada olmak, hatta Cemalullah'la müşerref olmak da aslında burada, “şimdi” başlıyor.


“KİŞİ SEVDİĞİYLE beraberdir” hadisini niyeyse hep cennet için düşünürdüm. Her ne kadar bu görüş yanlış olmasa dahi, eksik olduğunu yeni yeni anlıyorum.

Çok sevdiğimiz Efendimiz aleyhissalatuvesselam’a faziletçe ulaşamayacak olsak da, fazl-ı ilahî ile O’na olan muhabbetimizden ötürü Cenâb-ı Hak bizleri O’nunla birlikte eylesin diye dua ediyoruz sürekli. İşte Efendimiz aleyhissalatuvesselam’ın hadisi de bu duanın müstecap olacağının bir müjdesi olarak ortada duruyor. Fakat bu birliktelik acaba sadece kıyametten sonrası için, cennet için mi geçerli diye düşünmeden edemiyor insan.

Mü'minin elinde 'an'dan başkası yok. Hem geçmişimiz hem geleceğimiz bu 'an'da saklı. Dolayısıyla cennet de cehennem de aslında “şimdi”de gizli. Ahiretimiz dünyada saklı; dünyada, dünya hayatıyla başlıyor. Ölümün ardından ise dünyada perdeli olan ahiret hayatının önündeki perdeler ortadan kalkmış oluyor.

Efendimiz aleyhissalatuvesselam’la cennette bir arada olmak, hatta Cemalullah’la müşerref olmak da aslında burada, “şimdi” başlıyor.

Merhametlilerin en merhametlisi olan Rabbimiz, Hadid Suresi’nin 4. ayetinde, nerede olursak olalım bizimle olduğunu bizlere açıkça beyan ediyor.

İşte bu yüzden, nasıl Rahman olan Rabbimiz her an ve aslında şu an da bizimleyse, rabbimizi bize tanıtan Rasulullah aleyhissalatuvesselam Efendimiz de her an ve şimdi bizlerle.

Cenab-ı Hak, Rasulüne itaatin kendisine itaat gibi olduğunu ifade ediyor. Diğer taraftan eğer Rabbimizi seviyorsak bunun Rasulullah’ın sevgisini gerektirdiğini de bizlere Kur'ân-ı Hakîminde başka bir açıklamaya gerek duymayacak bir şekilde ifade ediyor. Dolayısıyla eğer Rasulüne muhabbet yoksa, Cenab-ı Hakka da muhabbet yok demek oluyor, aynen Rasulullah'a itaat etmiyorsak Rabbimize itaatten söz edemeyeceğimiz gibi.

Kalbimizde, ruhumuzda Rabbimiz ve Rasul-i Ekrem Efendimiz işte bu yüzden “şimdi” (de) bizlerle. Efendimiz’in “kişi sevdiğiyle beraberdir” hadisinden “şimdi” ve her an bizlerle olduğunu idrak ettiğimizde, O’nu daha çok seviyor ve bu birlikteliği kaybetmemek için ayağımızı daha bir dikkatle basıyoruz.

Bir diğer taraftan hadisin şu anlamlara da işaret edebileceğini düşünüyorum.

Öncelikle beraber olduklarımızı iyi seçmemiz ve her daim kendimizi gözden geçirmemiz gerektiğine bir işaret olarak görüyorum bu hadisi. Acaba etrafımızdaki insanlar hakikaten sevgiye layık kişiler mi ki biz onlarla birlikteyiz, ve başkalarıyla birlikte değiliz?

Sonrasında, eğer etrafımızdaki kimseler hakikaten sevgiye layık kimselerse, peki biz onları hakikaten sevebiliyor muyuz? Daha da önemlisi onların sevgisini kazanmak için gerekli olan şeyleri yapabiliyor muyuz? Yoksa bu sevgi sadece tek taraflı bir sevgi mi?

Son olarak kalben, manen birlikte olduklarımızla, yani sevdiklerimizle fiziken de birlikte olabilmek için gerekli fedakârlığı yapabiliyor muyuz? Vefa gösteriyor muyuz?

Bu müjdeli hadisin işte böyle anlamlara da işaret edebileceğini düşünüyorum. Öyle bir müjde ki bu sözü duyan sahabilerin, bu sözü duyana dek, Müslüman olmaları haricinde başka hiçbir şeye bu kadar sevinmedikleri ifade ediliyor hadiste.

Demek ki diyorum, kendi kendime, beraber olabilmenin tek yolu sevmekten geçiyor; sevmenin yolu ise imandan. İman etmedikçe sevemiyor, sevmedikçe ise birlikte olamıyoruz.

  15.02.2013

© 2021 karakalem.net, Abdullah Taha Orhan



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut