Hayret Ramazanı

Nuriye Çakmak

İçinde siyasetle ilgili bir terimin geçtiği ilk yazımdır belki bu. Çünkü tarafgirlik adalete aykırı bir şeydir. Taraf olduğunuz yerin hiçbir kusurunu görmemek ya da sürekli tevil etmek, diğer yandan sizden olmayan diğerlerini haklı haksız sürekli eleştirmek demek olduğu için. Yani muhalefeti nemalandırmak gibi bir niyetim yok. İktidarın savunulmasına da imkan sağlıyor değilim. Bu bir anlama çabası. Bir uyarı. Bir düşünme daveti.


İSTANBUL’UN EN büyük semtlerinden biri olan yaşadığım yerde büyük bir cami var. Ve yanında çok daha büyük bir arsa. Boş duran bu arsada yılın belli zamanlarında programlar düzenleniyor. O vakit bu boşluğun ismi “etkinlik alanı” oluyor. Bu etkinlikleri düzenleyen kuruluş ise belediye. Son yıllarda belediye ve etkinlik kelimelerini ne kadar sık bir arada duyuyoruz farkında mısınız? Bu öyle çılgınca bir hal aldı ki, bunun belediyelerin asli görevi olduğu konusunda kimsenin şüphesi kalmadı artık.

Şunu kabul edelim, bundan birkaç yıl önce belediye ve hizmet kelimelerini yan yana kullanmak bile hayaldi bizim için. Onları hortumlarla, yolsuzluklarla, akmayan musluklar, çöp dağları, araba yutan çukurlar, elektrik kesintileri gibi felaketlerle anıyorduk. Ak Parti’nin belediyecilik vizyonunda tarih yazdığını söylemek mümkün. Ancak etkinlik düzenleme yarışına giren belediye hali bu tarihe ciddi gölge düşünüyor.

Bir broşür düşünün, Ramazan ayına özel hazırlanmış etkinliklerden haber veriyor. Başkanın mesajında maneviyat vurgusundan geçilmiyor. Sayfaları bir çeviriyorsunuz ki, dehşetten gözleriniz büyüyor. Bu otuz etkinlik içerisinde Ramazan ile ilgisi olabilecek bir-iki program bile bulamıyorsunuz. Ezici çoğunluk en güncel pop şarkıcıları, etnik şarkı grupları ve türkücülerde.

İstanbul’un en büyük semtlerinden biri olan yaşadığım yerde büyük bir cami var. Ve yanında çok daha büyük bir arsa. Ve bir de seyyar eğlence merkezi. Sadece Ramazan ayında geliyor buraya. İçinde neler mi var, ne isterseniz.. Gondol , dönen salıncak, balerin.. Bir lunapark ama adı lunapark değil, Ramazan Eğlencesi Alanı.

Ben Enderun teravihi kılınan bu camiye namaz kılmak için her gittiğimde dışarıdaki lunaparkın sesinden içeride cam açılamıyor. Etkinlik alanında konserin başlamasını bekleyen kalabalığı oyalamak için sunucu yetenek yarışması düzenliyor. Zor bekliyorlar namazın bitmesini. Çünkü konser başlayacak.. Haliyle cami cemaati kitleler halinde Keremcem, Gökhan Tepe, Emre Aydın konserlerine geçiş yapmayacak. Haliyle konserde çılgınca eğlenen gençlerin büyük çoğunluğu ‘konserden önce bi namaz kılalım’ demeyecekler. Peki o zaman bu durumu ne ile açıklayabilirsiniz?

Bu isimleri ünlü bir içecek markası bile bir araya getirmekte zorlanır festival düzenlemek için. Bu etkinliklerin bir yaz eğlencesinden, bir festivalden hiçbir farkı yok. Peki neden cami avlularında, Ramazan ayında düzenleniyorlar. Ve neden bunları bana hizmet etsin diye oy verdiğim belediye düzenliyor. Bu paralar nereden geliyor, nereye ve kime, en önemlisi neden gidiyor? Ve en kötüsü bunu ‘Ramazan’dan tek anladığı konser düzenlemek olacak elbette’ diyeceğim bir parti yapmıyor. Emin olun aynı etkinlikleri diğer partilerden birinin başkanı düzenlese birçok kişi buna tepki verir, Ramazan’a, Müslümanlara saygısızlık hatta belki kışkırtma olarak görürdü.

Keşke böyle bir araştırma yapmak için bir imkanım olsaydı ve belediyelerin etkinliklerinin bir dökümünü alabilseydim. Sayısal dökümünü oldukça merak ediyorum. Tercihlerini sonra. Ve buraya harcanan miktarı. Aldıkları oylarla bu etkinliklerin bir alakası olup olmadığını. Ve nasıl bir psikolojiyle böyle bir işe kalkıştıklarını.. Mesela bu yıl belediyemizin sloganı şu; “Ramazan burada yaşanır!” Eskiden biz buna ihya etmek diyorduk.. Yani eğer Ramazanınızı ihya etmek istiyorsanız, belediyemiz size Ebru Yaşar’ın son albümünün ilk konserlerinden birini teklif ediyor. Ve bunun için kapınızın önünden servis kaldırıyor…

Siyasetle gerçekten bir alakam yok. İçinde siyasetle ilgili bir terimin geçtiği ilk yazımdır belki bu. Çünkü tarafgirlik adalete aykırı bir şeydir. Taraf olduğunuz yerin hiçbir kusurunu görmemek ya da sürekli tevil etmek, diğer yandan sizden olmayan diğerlerini haklı haksız sürekli eleştirmek demek olduğu için. Yani muhalefeti nemalandırmak gibi bir niyetim yok. İktidarın savunulmasına da imkan sağlıyor değilim. Bu bir anlama çabası. Bir uyarı. Bir düşünme daveti. Çünkü tepkisizleşiyoruz, gittikçe daha fazla umursamaz hale geliyoruz. Tüm seneyi eğlenerek geçirenlere, sadece bir ay ibadet edeceğim için sevimli görünmek zorunda mıyım? Sultan Ahmet Camisinin tam karşısına konser alanı yapan belediye ecdadını örnek almış mı oluyor. Buna inanmalı mıyım?

Yaz başında öğle ya da ikindi namazımı kılmak için Firuz Ağa Camisine gitmiştim. Hem acelem olduğu için, hem turistlerin ve ibadethaneye değil de turistik geziye gelmiş olma havasındaki yerli turistlerin tasallutu altındaki Sultan Ahmet Camisinde bir maneviyat bulamadığım için. Çok sevdiğim bu camide namazımı zor bitirdim. Yine tüm camlar kapalıydı ama ses çok yüksek olduğu için gayet rahat duyuluyordu, hele de kapı açıldıkça konserin tüm ritmi caminin içine doluyordu. Aynı Metin Karabaşoğlu’nun “Camide Dans Var” kitabında anlatıldığı gibi. Dışarıya çıkar çıkmaz bu bitmek bilmez darbuka ve klarnet sesinin nereye ait olduğunu bulmak istedim. Hiç uğraşmam gerekmedi çünkü konserin verildiği mekan caminin avlusuyla bitişikti. Meşhur bir Romen çalgı grubunun konseri vardı. Cami bomboş, meydan doluydu. Konser severlere hizmet vermek için neden ‘maneviyatlı’ yerler seçiliyor. Bunu gerçekten anlamıyorum.

Geleneklerden geçilmeyen ve adetlerin ayetlerden üstün tutulduğu, ritüellerin çokça rağbet gördüğü bu coğrafyada tüm bunlar yetmiyormuş gibi yeni gelenekler, adetler üretiliyor. Ve bunlar sorgusuzca kabul görüyor. Bundan elli yıl sonra torunlarınız, ecdadımız böyle yapmış diye meydanlarda çılgınca eğlenecek demektir bu. Ve bu normal görülecek. Sevimli bulunacak. Hatta uygulamak değerli, uygulamamak ayıp olacak. Ecdadımıza ve bize bir bakarsanız, durumun nesilden nesile ne hale geldiği de malum. Gelecek nesiller için gerçekten endişeleniyorum.

Korkarım birkaç yıl içinde etkinlik alanlarını kısıtladığı için camilere yer kalmayacak. İftar sofraları bin bir çeşit süslendiği için Ramazan ayında senelik karlarını elde eden restoranlara akın eden oruçsuzlar, cami avlularında düzenlenen etkinliklere akın eden namazsızlar şimdikinden de çok olacak. Belki oruç kalmayacak, iftar topu kalacak. Sahur kalmayacak davulcusu kalacak, teravih kalmayacak, Hacivat Karagöz’ün ruhuna rahmetler okunup konserler ve lunaparklar kalacak..

Şimdi dinimizi rahatça yaşadığımız zamanlardayız, bizi yönetenlerin dini hassasiyetleri var ve Müslümanların maddi refaha ve rahatça eğitim imkanlarına kavuştuğu dönemlerdeyiz. Ve bunun şükrünün eda edilişine bir bakın, Ramazan eğlenceleri hiçbir zaman diliminde bu kadar eğlenceli olmamıştı!

Unutmadan, medyanın Ramazan ilgisine karşı da kesinlikle dikkatli olunmalı. Eskiden hasretle beklerdik iftar vakti dini bir şeyler görmek için. Yıllar sonra kendi kanallarımız oldu. Ve belki mecburen diğerleri de biraz biraz yer ayırır oldu. Önce sevindik buna. Sonra baktılar ki prim yapıyor, Ramazanı da alet ettiler seviyesiz yozlaştırmalarına. Ramazana özel kredi reklamı yapan bankalar dikkatinizi çekmiyor mu, hatta ‘Ramazana özel klimanıza 6 yıl garanti’ diyordu geçen gün ünlü bir beyaz eşya firmasının reklamında. Sözün bittiği yer olsa gerek..

Neyse ki oksijen çadırı gibi hala Ramazan maneviyatı hissedebileceğiniz mekanlar var güzelim İstanbul’da. Kanalların canlı yayın araçlarından, gezici stüdyolarından, onları izlemeye gelen meraklı kalabalıktan kurtulabilirseniz, erişirsiniz. Ve benim neden bu kadar çok dertlendiğimi anlamak için bir Ramazan Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere’ye gitmelisiniz. Orada geçirdiğim Ramazanlarla buradakileri kıyaslıyorum veya aynı Ramazanın burada geçen günleriyle orada geçen günlerini.. Havada Ramazan solumayı, iftarı infakla, teravihi ihlasla, sahuru coşkuyla, bayramı bayram gibi yaşamayı gerçek manasıyla orada yaşadığımı anlıyorum. Orada geçirdiğim Ramazanlar bana çocukluğumdakileri hatırlatıyor. Babamın elimden tutup Eyüp Sultana’a ya da Sultan Ahmet’e, Fatih’e, Beyazıt’a götürdüğü, avlusundan bana kitap aldığı, meydanları sadece maneviyatı için oraya gelenlerin doldurduğu zamanları..

Her yıl şahsi hayatım için ibretler almayı umduğum “Bizi Ramazan’a eriştir” duasının bitmez hikmetlerinden ümmete, özellikle milletime pay düşmesi için daha çok dua etmem gerektiğini anlıyorum.

Allah bize Kuran ayını, ümmetin ayını, infak ayını, ibadet ayını, tövbe ayını hakkıyla yaşamayı nasib etsin. Bizlere Ramazan şuuru versin. Hidayetimizi arttırsın. Basiret ve direniş gücü versin. Toplulukların hatalarına, bizi yozlaştıranlara karşı uyanıklık versin. Baştakilerin başlarına iz’an, kalplerine basiret versin. Ömrümüz Ramazan, ahirimiz bayram olsun.

Vesselam.

  04.08.2011

© 2021 karakalem.net, Nuriye Çakmak



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut