Kalbin emaneti: İhlas

Sinay Avşar*

KALPTEKİ DUYGULAR üzerine düşündüğüm ve bilhassa ihlas bahsine dair okumalarımda beğendiğim, ihlasın ve niyetin önemine dikkat çeken bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istedim.

İmam-ı Gazali’nin El-Mürşidü’l-Emin kitabında bu konu ile güzel bir hikaye anlatılır.

İsrailoğullarından bir âbid, uzun yıllarını Allah’a kulluk ederek tüketmişti. Bir gün bir heyet geldi… Kendisine:

-Şurada birtakım kimseler var. Allah’ı bırakıp ağaca tapıyorlar, dedi...

Abid bu habere kızdı… Baltasını sırtladı. O tapılan ağacı kesmek için yola koyuldu. Yolda bir ihtiyar şeklinde onu şeytan karşıladı ve aralarında şöyle bir konuşma geçti.

Sözü şeytan açtı:

-Nereye böyle?

-Şurada bir ağaç var. Onu kesmeye gidiyorum.

-Senin o ağaçla ne ilgin var? Nefsinle uğraşmayı, ibadetini bıraktın; kalkıp başka şeylerle oluyorsun.

-Bu da benim için bir ibadet sayılır.

-Ben de elimden geleni yapacağım ve o ağacı sana kestirmeyeceğim.

Bundan sonra kavgaya başladılar. Abid şeytanı tutu ve yere vurdu. Göğsüne oturdu… Şeytan yalvarmaya başladı:

- Beni bırak, sana bir iki kelam etmek isterim.

Abid kalktı ve şeytan konuşmaya başladı.

-Allahu Teala sana böyle bir vazife vermedi. Sana farz kılmadı. Sen o ağaca kulluk etmiyorsun ya . Ona bak.. Sen kendini düşün. Başkası seni alakadar etmez. Allahi Teülanın yeryüzünde peygamberleri var. İsteseydi; onlardan birini gönderir ve ağacı kesme emrini de verirdi.

Abid şeytanın bu sözüne kanmadı. Tekrar kapıştılar. Şeytanı tekrar yere vurdu… Üstüne de oturdu. Şeytan çaresiz kalınca şöyle dedi:

-Aramızı bulan bir iş var. İstersen diyeyim. Bu yapacağım işten daha hayırlıdır ve faydalı.

Abid o şeyin ne olduğunu sorunca:

-Beni serbest bırak, söyleyeyim, dedi… Abid bıraktı. Şeytanın tekrar dili çözüldü:

-Sen fakir bir kimsesin… Elinde dünyalık namına birşeyin yok. İnsanlara yüksün… Onlardan sana yardım ediyor. Halbuki sen bundan hoşlanmıyorsun… Arkadaşlarına iyilik yapmayı istiyor, komşularına yardımda bulunmayı arzuluyorsun. Kendi varlığınla doymak, insanlara muhtaç olmamak istiyorsun, değil mi?

Abid, bu sözleri doğrulayınca, şeytan devam etti:

-O halde yapmak istediğin bu işten dön… Sana söz, her gece sen uyurken başucuna iki altın koyacağım… Sabah olunca, onları alacaksın. Kendin ve çocuklarının ihtiyacı için sarf edecek, arkadaşlarına da dağıtacaksın… Gidip o ağacı kesmektense bu faydalı… Hem senin, hem de Müslümanlar için daha yararlı. O ağaç yerinde duruyor. Kesilmesi, onlara bir zarar vermeyeceği gibi faydası da olmaz.

Abid bu sözleri düşündü. Kendi kendine bu ihtiyar doğru söylüyor, dedi. Sonra içinden şu konuşma geçti:

-Ben peygamber değilim ki, dolayısı ile onu kesmek bana düşmez. Allahu Teala bana; o ağacı kes, emrini vermedi ki, kesmeyince asi olayım.. Bunun dediği daha faydalı.

Anlaştılar… Şeytan dediğini yapacağına yemin etti… Abid ibadet yerine döndü. Akşam yattı… Sabah kalkınca, başucunda iki altını buldu; aldı…

İkinci gün yine böyle oldu; sevindi. Fakat, ertesi gün bulamadı; kızdı… Baltasını omuzladı; ağacı kesmek için yola koyuldu.

Bu defa şeytan; yine bir ihtiyar şeklinde karşısına çıkan şeytana saldırdı… Fakat bu defa sözü şeytan açtı:

-Nereye yine böyle?

Abid, hiç anlaşmayı hatırlamadan cevap verdi:

-Şu ağacı kesmeye gidiyorum.

-Yanıldın… Artık kesmeye gücün yetmez… Artık yolun oraya çıkmaz.

Abid, önce olduğu gibi, o ihtiyar şeklinde karşısına çıkan şeytana saldırdı… Fakat bu defa gücü yetmedi. Şeytan mukabele etti ve:

-O geçti, dedi ve tuttu; abidi yere vurdu. Abid şeytanın elinden bir serçe kuşu kadar hafifti.

Abidi yere serdikten sonra, göğsüne oturdu ve şöyle dedi:

-Bu ağacı kesme işinden mutlaka vazgeçeceksin! Aksi halde seni öldüreceğim.

Abid perişan haline baktı. Şeytana karşı koymak gücünü kendinde bulamadı. Çaresiz bir halde konuştu:

-Sana mağlup oldum; serbest bırak... Hüküm senin; yalnız, önce seni nasıl yendim? Şimdi nasıl mağlup oldum? Öğrenmek istiyorum. Şu işin sırrını anlatır mısın?

Şeytan cevap verdi:

-Öbür sefer bu ağaca tapanlara karşı duyduğun öfke Allah içindi. Niyetin ise ahirete aitti… Dünyalık yoktu… Bu yüzden Allah beni sana musahhar kıldı. Şimdi iş değişti. Kendin için öfkelendin… Dünya için gazaba geliyorsun. Bu yüzden seni altettim.

Bir hadisi şerifte Allahu Teala şöyle buyuruyor: “İhlas sırrımın bir bölümüdür. Onu kullarım arasında, sevdiğimin kalbine emanet bıraktım.”

Kalbine ihlas emanetini bırakılan, sevdiği kullarından olmak duasıyla.


Dipnot: Arapça aslından çeviren, Abdulkadir Akçiçek.

  09.09.2009

© 2021 karakalem.net, Sinay Avşar



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut