‘Ben’den midir?

Mehmed Boyacıoğlu

KIŞIN NEREDEYSE ortasıydı. Rahmet, bilemediğimiz hikmetlerden dolayı kesilmişti. Kayak sporu ile ilgilenenler “kar duası” yapıyorlardı. Bir hafta ya da on gün sonra kar rahmeti gönderilmişti. O gün ise karın adı “kötü hava koşulu” olup çıkmıştı. Kayak sporuna elverişli olan kar “iyi” idi, ama bir şehirden başkasına gitmesine engel olan kar “kötü” idi.

Oysa, anlayabildiğim kadarı ile iyinin kötünün; güzelin çirkinin; yanlışın doğrunun ölçüsü, ölçütü insanın aklı; gerçeğin tamamını, hadiselerin derununu ihata edemeyen insan aklı olamaz ve olmamalıydı. İnsan aklı hadiselere yalnızca kendine bakan yönü ile bakıyordu. Said Nursî ‘Allah senin aklını kâinata mühendis yapmamıştır’ diyordu. Acaba, bütün yanlış mühendislik hesapları buradan mı başlıyor ve kendini her seviyede hissettiriyordu?

İyinin kötünün ölçütünü insan aklı sanan mühendislik hesapları her alanda geçerli olunca bakın neler olur:

İltimas kötüdür, ama benim adamımın önemli yerlere gelmesini sağlıyorsa iyidir.

Ehliyetli olanların belli mevkilere gelmesini sağlayan sınavlar, benim adamımın işine yarıyorsa iyidir, yoksa bir yolu bulunup iptal edilmelidir.

Yüzde otuz beş oyla meclisteki sandalyelerin yüzde altmış beşini almak, istediğim partiyi “iktidar”a getiriyorsa iyidir, yok eğer sevmediğim bir partiyi birinci parti yapıyorsa kötüdür.

Katmerli bir zulüm, müttefikim olan birilerinin dikenli tellerle çevirdiği topraklarda işleniyorsa hoş görülebilir, ama aramın limonlu olduğu birilerinin ülkesinde irtikâp ediliyorsa kötüdür, hatta bu zulüm o ülkenin bir “iç işi” olarak görülüverir.

Halkı canından bezdiren iki diktatörden biri, bölgede benim çıkarlarımı koruyorsa iyidir, ters gelen diğeri ise kötüdür.

Koskoca bir coğrafyayı bütün varlığıyla yok eden şeytani bir silah benim müttefikim tarafından kullanılırsa iyidir, ama düşmanım tarafından kullanılırsa kötüdür.

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ferdî hayatımızdan başlayarak bu u-dönüşlerini, çark etmeleri, çelişkileri, çifte standartları hep yaşıyor veya gözlemliyoruz.

Her alanda ve seviyede, Hz. Ömer’in (ra) câhiliyye dönemini tasvir eden güzel ifadeleriyle ‘helvadan putlar yapılıp tapılmakta, acıkınca da yenilmektedir”.

*****

Rabb-i Rahîm sonsuz olan sıfatlarını, muhatap kıldığı insana hissettirmek ve öğretmek ona bir enaniyet vermiştir. İnsanın sonsuz olan ilâhî sıfatları ve esmâyı tecellileri ile anlayabilmesi bu benliğe bağlıdır.

Yani, ben elimi kaldırıyor evimi düzenliyor, bilgimle, kudretimle bazı başarıları elde edebiliyorum.

Sonra da Hâlık da bu kâinatı böylece ilim ve kudretiyle idare ediyor diyebiliyorum.

Ama bakıyorum ki, ‘ben’im diye bildiğim şeylerin yüzde birine malik değilim. Biri izin vermezse, söz gelişi, kaldırabildiğimi sandığım kolumu kımıldatamıyorum, dilimin ucunda dediğim şeyi hatırlayamıyorum. Demek ki görme, duyma, işitme, anlama dediğim şeyler aslen benden değil.

O halde ben benim sandığım sıfatlarımı Ondan bilmeli irademi, bilgimi, Onun sonsuz sıfatlarına ram etmeliyim. Onun Kelâm sıfatının iktizası olarak insanlara hitabı olan Kur’ân’ını dinlemeli ve söz ve eylemleri ona göre düzenlemeliyim.

O’nun iradesi yerine “ben”lerin; milyarlarca “ben”in heva ve hevesinin hakim olduğu yerde, özellikle ülkemizde son birkaç aydır yaşanan hadiselerde görüldüğü gibi, eğer”ler, "se" veya "sa"lar taht kurar. Hırsızlık Ahmet yapar-sa kötüdür. Mehmet yapar-sa hoş görülebilir...

Bu ölçüsüzlüklere ve onları dayatan ölçüsüzlere karşısına, başka ölçüsüzlükler koyarak çıkamayız. Onların kullandığı menhus yolları kullanarak bir yerlere gelemeyiz. Ölçüsüzler, kendi benliklerini ölçü edinenler karşısında; asırlara, kişilere, yere, yere ve zamana göre değişmeyen ölçüleri esas alarak yaşarsak onların bu hallerinden kurtulmalarına belki vesile olabiliriz. Bu da her davranışımızla “ene”yi değil “Hüve”yi göstermeye çalışmakla olur.

  25.07.2007

© 2021 karakalem.net, Mehmed Boyacıoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut