“Kendine iyi bak”mak “Kalbin direnişi” ile mümkün

YAZMAK NEDİR diye sorsalardı bana, “Baştan çıkmış bir ırmağın kıyısında durup, onun suyunda suretini seyretmek, ama o suyun suyunda gitmemektir” derdim.

Yazmak insanın dış dünyada tutulduğu fırtınaları içinde arıtıp, sesler ve görüntüler olarak tekrar dış dünyaya verdiği bir şey.

Yazmak “tefekküri” ibadetin bir ifadesi. Yazmak tefekkürden teellüme götüren bir süreç. Değil mi ki yazar, yazarak düşünür.

İnsan kalbe gelen bir gölgeden bir güneş doğurabileceğini, bir dereden bir ırmak yontabileceğini, bir gülden bir cennetmisal bir bahçe devşirebileceğini en çok yazarak hissedebilir herhalde. Kemal Sayar’ın Karakalem yayınlarından yayımlanan “kendine iyi bak” ve “kalbin direnişi” isimli kitapları bana yazmanın ve onun annesi tefekkürün/tahassüsün ve onun çocuğu teellümün ne kadar önemli olduğunu hatırlattı.

Sayar geçmişinde şair izleri taşıyan bir yazar. İlk elden bu kimliği ile bakıyor kainata ve içindeki olaylara. Üslubu da bu yönde ilerliyor. Tabir yerinde ise “şiirden bozma” bir dil ile semere veriyor. Bir şair için denemenin bir dinlenme yeri olduğunu, yola romanik bir dil ile devam edilmesi gerektiğini hatırlatmaya gerek yok. Sayar bunun farkında olarak bir gün ucu romana çıkacak ılık, sıcak, sade ama dinamik bir dil kullanıyor. Yormuyor, usandırmıyor. Gürültüye pabuç bırakmıyor, ama tekayyuzu da elden bıraktırmıyor. Yazının tam ortasında kalb ve kalbi bir dil duruyor. Duruşunu bu dil ile oluşturuyor.

Sayar “kendine iyi bak” isimli kitabında, ırmağın kıyısında durup da ırmakta kendini ve alemi seyreden bir insanın hallerini anlatıyor. Zamanın çocuğu olmak yerine, mekanının çocuğu olanların, mekanın belirlediği bir zamanda kendi kendisi ile yarış edenlerin, başkalarının aşklarıyla başlayıp başkalarının askıntıları ile hayatları sona erenlerin, yozlaşan bir iç alemin belirlediği kültür ve onun beslediği ilişkiler ağı içinde kendini yontamadan azalıp giden insanların kol gezdiği bir dünyayı yansıtıyor. Bu insanlar ki bir kütük gibi ırmakta oradan orada savrula savrula gidiyor, lisan-ı halleri ile kendilerini koruyup kollayacak kalb ve kalem erbabı bir dostun özlemini çekiyor. Yazmak ve yürek işte burada devreye giriyor. Ve Sayar kalemden kaleler dikiyor ırmağın kıyısına. Şişelere şiirler, ayetler, kutsi sözler, en çok da hemen her kesin hissedip de bir şekilde ıskaladığı sözler yazarak ırmağa bırakıyor. Kütükleri kaleye davet ediyor. Bir marangoz oluyor, kalesinin kapısını çalanları önce bir kalb ehli, sonra da bir kalem ehli yapıyor, yanında, kıyısında, yöresinde komşu kaleler inşa ediyor. Ama bunu yaparken fetihlerden fetihlere koşan bir yeniçeri gibi değil, kalbden kaleme, kalemden kalbe doğru sızım sızım sızan bir derviş gibi yapıyor. Hikmetli sorular soruyor, okuyanı marifetullaha ulaştıracağı umulan cevaplar sunuyor. “Kendine iyi bak” diyor, Şeyh Galib’i hatırlatıyor: “Hoşça bak zatına, çün zübde-i alemsin sen / Merdum-i dide-i ekvan olan ademsin sen”. “Ya sin / ey insan” diyor, sen ki küçük bir kainat, kainat ki küçük bir insan.

Sayar son kitabı “kalbin direnişi”nde “kendine iyi bak” kitabındaki derviş havasından biraz sıyrılıp, ucundan kıyısından “Horosan Eri” hüviyetine bürünüyor. Mevlana gibi pergelin bir ayağını kalbine koyuyor, bir ayağı ile de insanları, ülkeleri, kainatı dolaşıyor. Kah insanın dertlerine değiniyor, kah insanlığın dertlerine. Kah kendini mana aleminde bir yerlere nispet ettirebilmenin sızısı ile çırpınan Esra ile hüzünlendiriyor, kah “Barbar Felluce’de” diye bas bas bağırıyor, gadr duygularımızı galeyana getiriyor, kalblerimizi direnişe çağırıyor, “kendi önünüzden çekilin” diyor. Nefislerinizin, arzularınızın, isteklerinizin önüne geçin, kalbinizin önünden çekilin. İyi bir iş adamı, çok okunan bir yazar, çok alkışlanan bir lider, iyi bir dindar olmak yerine, iyi bir insan olun, diyor. Üzerinizi değiştirin, kat kat giyindiğiniz şu yalnızlıkları bir bir çıkarın üzerinizden diyor. Ey örtülerine bürünenler! Kalkın ve uyarın. İnsanlık/insanlığınız elden gidiyor. Yoksa akibet: Elde var hüzün... diyor, diyor.

Sayar sıcaklığıyla, sadeliğiyle, ciddiyetiyle, tefekküri birikimi ile Karakalem yayınları içinde çok sağlam bir yerde duruyor. Sayar’ın Karakalem’e gelinceye kadar okuyucusunu bulduğunu söylemek çok zor. Gördüğüm kadarıyla Sayar’ı en iyi Karakalem okuyucusu anlayabilir. Haddimizi aşarak bir şeyi de hatırlatmak da fayda görüyoruz: Kemal Sayar biraz daha hadis-i şerif okusa daha iyi olacak gibi. Zira hadiselerden hadis(-i şerif) çıkartılması gereken günlerdeyiz. Hani yazarımız doktor ya. Şifa-i şerif niyetine hadis-i şerif.

  20.12.2005

© 2021 karakalem.net, Mustafa Oral



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut