Serbestiyet

Büyük değildir büyüklenen

Geleneksel kalıplar içindeki büyüklük, hiçbir özel çaba, yetenek, emek, ehliyet ve meziyet gerektirmeden sahip olunan bir niteliktir. Misal, yaşının daha büyük olması, erkek olarak doğmuş olması, bir hanedanın evladı olması, bir kişinin ‘büyük’ olarak tanımlanması için pekâlâ yetmektedir. Peki, akıl ve iz’an ile tartıldığında, bu özellikler gerçekten bir kişiyi büyük yapmaya ve başkalarını onun tâbii kılmaya yeterli midir?



MAX WEBER’İN üçlü otorite tasnifi, sosyal bilimler alanında eğitim gören herkesin herhalde malumudur. Otoriteyi geleneksel, karizmatik ve yasal-ussal (ya da demokratik) olarak üç ayrı kategoride ele alır Weber. Bu tasnifin penceresinden bakarsak; baba, anne, ağabey, yaşlılar, ağa, bey, şeyh, sultan vs.nin otoritesi, aktarılagelen ‘geleneksel’ bir otorite ilişkisini tarif eder. Bir kişinin, kendisine atfedilen sıradışı özellikler sebebiyle sahip olduğu otorite karizmatik otoriteye; ehliyet ve liyakat çerçevesinde, belirlenmiş normlar ve sınırlar içerisinde kurulmuş denetlenebilir bir otorite ilişkisi ise demokratik otoriteye denk gelir.

Kabaca bu şekilde ifade edebileceğimiz bu üçlü otorite tasnifi, Bediüzzaman Said Nursî’nin (o tarihteki ünvanıyla Kürdî) 1911 yılında yayınlanan ve bir önceki yıl bahar ve yaz aralığında aşiretlerle yaptığı, ‘istibdat eleştirisi ve meşrutiyet savunusu’ olarak da özetleyebileceğimiz konuşmalardan oluşan Münazarat’ında neyi niye söylediğini anlamak için bir anahtar işlevi görebilir.

Osmanlının başşehri İstanbul’dan doğup büyüdüğü Osmanlı Kürdistan’ına dönen Bediüzzaman, bu eserin daha en başında “İstanbul’dan bize ne getirdin?” diye soran hemşehrilerine ‘meşrutiyet’ hediyesiyle geldiğini söyler ve aralarındaki diyalog istibdat-meşrutiyet karşılaştırması ile ilerler. Bu diyalogun ilk kısımlarında muhataplarının anlamadığı bir husus vardır: Neden ağanın, beyin, şeyhin, büyüklerin sözü geçer akçe olmayıp herkes fikrini beyan etsin? Niye ağam bilir, beyim yapar, şeyhim buyurur devri sona ersin? Niye kendileri gibi ‘sıradan’ insanlar o ‘büyük’ler gibi görüşünü söyleme ve reyini kullanma hakkına sahip olsun?

Bediüzzaman, kabullenilmiş geleneksel otorite kalıpları içinde ‘anormal’ gözüken bu durumun gerçekte insanlık için ‘normal’in ifadesi olduğunu anlatır onlara. Zaten bu sebeple istibdat gayriinsanî, meşrutiyet insanîdir. O halde, insanlığa yakışır bir yöneten-yönetilen ilişkisi, kanunun herkes için bağlayıcı olduğu, liyakat ve ehliyet ölçülerine dayanan ve yetki sahiplerinin yönetilenler tarafından ‘norm’a göre denetlenebildiği bir otorite formuna dayanmalıdır. Bütün bu hususları, konuştuğu aşiret mensuplarının anlayacağı dilden ve örnekleyerek anlatır Bediüzzaman.

Bu meyanda, yerleşik ‘geleneksel’ otorite kalıplarının dışına çıkılması, müzakere ve murakabaye dayalı insanca bir otorite ilişkisinin inşası için ‘büyük’lüğün de bir sınanmaya tâbi tutulması gerektiğinin farkındadır: ‘Büyük’ler, kimlerdir? ‘Büyüklük’ dediğimiz şey, hangi niteliklerle tezahür eder?

Geleneksel kalıplar içindeki büyüklük, hiçbir özel çaba, yetenek, emek, ehliyet ve meziyet gerektirmeden sahip olunan bir niteliktir. Misal, yaşının daha büyük olması, erkek olarak doğmuş olması, bir hanedanın evladı olması, bir kişinin ‘büyük’ olarak tanımlanması için pekâlâ yetmektedir.

Peki, akıl ve iz’an ile tartıldığında, bu özellikler gerçekten bir kişiyi büyük yapmaya ve başkalarını onun tâbii kılmaya yeterli midir?

Elbette hayır.

Bilakis, böylesi bir büyüklük algısı üzerinden oluşmuş bütün otorite ilişkileri, Bediüzzaman’a göre birer istibdat tezahürüdür. Onları, en yukarıda müstebit bir sultanın temsil ettiği istibdadın farklı katmanlardaki şubeleri olarak görmektedir:

“İstibdat herkesin damarlarına si­râ­yet etmişti, çok nâm ve sûretlerde kendini gösteriyordu, çok dâm ve plânlar isti­mâl ediyordu. Hatta benim gibi bir adam, ilmi vâsıta edip, tahakküm ediyor idi veyahut sehâvet-i milliyeyi sû-i istimâl ederdi. Veyahut şu şeyh gibi, ne­câ­be­ti sebebiyle herkes onun hatırını tutarak, tutmakla mükellef bildiğinden tahak­küm ve istibdat ediyordu.”

...


Bu yazının tamamını,
serbestiyet.com’da okuyabilirsiniz.

  15.12.2022

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut