Serbestiyet

Tedbirsizlik kader, sorumlusu Allah mıdır?

Kendi elleriyle yaptıkları kötülükler veya almaları gerektiği halde almadıkları önlemler sebebiyle zuhur eden felâketler sözkonusu olduğunda katıksız bir ‘Cebriye’ olarak işi ‘kader’e getirenler, güzel şeyler sözkonusu olduğunda ise ortadaki neticeyi Mu’tezile’nin bile tahammül edemeyeceği tavizsiz bir derecede sahiplenerek ‘ben yaptım, benim sayemde, ben olmasaydım...’ söylemleri üretiyor.


İSLÂM DÜŞÜNCE tarihinde en çok tartışılan konuların belki de başında, kader meselesi gelir. İslâm’ın esasını oluşturan tevhid akidesi bütün kâinatı ve içindeki her bir şeyi Allah’ın yarattığını bize söylediğine göre özgür irade ne yana düşmektedir ve insanın sorumluluğu nerede başlamaktadır?

İlk Müslüman nesiller için böylesi soruların sözkonusu olmadığı belirtilir. Zira onlar tevekkülde de tedbirde de örnekliğine şahit oldukları Peygamber aleyhissalâtu vesselamdan görüp öğrendikleriyle, kader ile insan iradesi arasında yaşayan bir denge ve yaşanan bir kıvama —ayrıca bir rasyonel formülasyon ihtiyacı duymadan—sahiptirler. Ama mü’minlerin özgür iradesiyle başa gelmiş Hulefâ-yı Râşidîn’in yerini Emevî saltanatı aldıktan sonra, yöneticilerin eliyle pek çok yanlış yapılmış ve birçok zulüm irtikap edilmiştir. Kerbelâ ve Harre vak’aları ile Abdullah b. Zübeyr’in direnişine karşı sığındığı Kâbe’nin mancınıklarla yıkılması bunların ilk akla gelenleridir, ama Emevîler eliyle işlenen kötülükler yalnız bunlardan ibaret değildir. Durum bu olduğu için, Emevîler yaptıkları haksızlık, kötülük ve zulümlere bir ‘meşruiyet üretme’ derdi içindedirler ve imdatlarına Cebriye yetişir. İnsanı âdeta ‘yazılmış ilâhî senaryoya mahkûm bir kukla’ konumuna indirgeyen Cebriye’ye göre, yapıp ettikleri kötülükler sebebiyle veya yapmaları gerektiği halde yapmadıkları şeyler sebebiyle Emevîlere kızmak anlamsızdır; çünkü olup biten herşey bir ‘kader planı’yla olmaktadır.

Cebriye’nin kader konusunu muktedirleri sorumluluktan azade kılacak şekilde eğip bükmesi, dolayısıyla ortadaki kötülük ve zulmün Emevîlerin üstünden alınıp -hâşâ- ‘Allah’a ihale edilmesi’ elbette kabul edilir cinsten birşey değildir. Nitekim Mu’tezile buna tepki olarak ortaya çıkacak ve Cebriye’nin insan eliyle işlenen zulümleri meşrulaştırmak için kader inancını istismar etmesini önlemek adına kendi görüşünü geliştirirken, etki-tepki denklemi içerisinde bu defa onun bazı mensupları zıt yönde bir aşırılığa, ‘fiillerinin yaratıcısı, insanın kendisidir’ noktasına savrulacaktır.

Ehl-i Sünnet olarak tanımlanan ve zamanla Eşârî-Mâtürîdî diye iki ana kol içerisinde ilerleyen anaakım, bu Cebriye-Mu’tezile gerilimi içerisinde bir orta yolu temsil eder ve kader ile cüz’î irade konusunu şu şekilde telif eder: İnsanı ve fiillerini yaratan Allah’tır. Ama Allah, irade verdiği, dolayısıyla iyi ile kötü arasında tercih özgürlüğü tanıdığı kulu iyi ile kötüden hangisini tercih ederse onun için onu yaratır. Dolayısıyla, yaratan O olmakla birlikte, tercih eden insan olduğu için sorumluluk insana aittir.

Meselâ, Allah insana el ve ayak verdiği gibi, irade ve ihtiyar, yani tercihte bulunma, seçim yapma kabiliyeti ve özgürlüğü de vermiştir. İnsan, Allah’ın yarattığı eli yine O’nun verdiği güçle iyi şeyler yapmakta da kullanabilir; kötülük ve zulüm tercihi doğrultusunda da. Veya Allah’ın verdiği ayağa yine O’nun verdiği yürüme kabiliyetiyle, iyi bir yolda gidebilir, bilakis onları kötü bir yola yönelmek için kullanmayı da tercih edebilir. Allah, doğruyu ve iyiyi tercih eden kulunu ödüllendireceğini vaad ettiği gibi, yanlışı ve kötüyü tercih eden kulunu tercihinin getirdiği sorumluluğu sebebiyle cezalandıracaktır. Kul kendi yanlış tercihi, sorumsuzluğu veya ihmali sebebiyle ortaya çıkan durumu, Cebriye’nin yaptığı gibi ‘yaratan O’dur’ sözünün arkasına sığınarak güya tevhid akidesine azamî bağlılık suretinde takdim edemez. Böyle bir söylem, Allah’ın ona verdiği özgür irade ve bahşettiği seçme özgürlüğü dolayısıyla, kişiyi asla ve asla sorumluluktan kurtaramaz.

Diğer taraftan, “kader ilim nev’indendir.” O halde, Allah’ın insanın ne yapacağını bilmesi, insanın iradesini o şeyi yapmaya ma...


Bu yazının tamamını,
serbestiyet.com’da okuyabilirsiniz.

  17.10.2022

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut