Hevâ

Baki Berk

Tek kurtuluş çaresi hevânın yönelimlerine dur demek dikkatle basmak, hazer etmek… Nefsi bağlamak ruhu serbest bırakmak. Galiba gerçek özgürlükte burada.


SÖZLÜKTE “İSTEK, heves, meyil, sevme, düşme” gibi anlamlara gelen hevâ kelimesi terim olarak “nefsin, akıl ve din tarafından yasaklanan kötü arzulara karşı olan eğilimi” yahut “doğruluk, hak ve faziletten saparak haz ve menfaatlere yönelen nefis” mânasında kullanılmıştır. [TDV İA]

Hevâ; arzu, duygu ve düşüncenin hayır-şer denkleminde şerre yönelmesi olarak anlamlandırılabilir.

Varlığımızın devamı için nefsin eline verilen akıl, gazap, şehvet gibi kuvvelere sınır konulmaması gerçek insaniyeti ortaya çıkardığı gibi, istek ve arzularımız, hevânın havasına kapılan nefsi ele geçirip, öylesine sarar ki sûreten insan, sîreten kuvvelerin yönelimine göre çeşitli muzır hayvanat şeklini alır.

Üstadın ifadesiyle “O heva ise, şe'ni insaniyeti derece-i melekiyeden, dereke-i kelbiyete indirmektir.” [Rüyada Bir Hitabe]

Heva karadelik gibi insaniyeti yutar, duygularında kaybolmuş insanları netice verir. Nitekim Hud suresi 78. ayette Lût aleyhisselam’ın melek misafirlerine hevasına tabi olanların duydukları arzu anlatılırken. “Kavmi koşa koşa ona geldi...” diye bahsedilir. “Koşa koşa” yani bir yerden itiliyormuşçasına hızla. “Daha önce iğrenç işler yapıyorlardı.” Belirtmeliyiz ki, burada kullanıldığı biçimde, yuhra‘ûn fiili edilgen çatı halindeyken sadece “koşarak geldiler/seğirttiler” anlamına değil, belki daha çok “bir güç tarafından sürüklenircesine/kovalanırcasına koştular” anlamına gelmektedir. Burada görünmeyen bir güç “hevâ.” [Zemahşerî] – [M.Esed Meali]

Hevâ bir kavmin fertlerinin nefislerini ele geçirerek, peygamberin melek misafirlerini, hevâlarının nesnesi haline getirmiştir. Bu denli düşüş, haddi aşma ve bir kavmin topluca karadeliklerinde kaybolması.

Said Nursi, her bir insan özelinde hevânın değişik görünümlerinin tezahürünü “batmak” şeklinde zikretmesi dikkat çekicidir.

“Madem öyledir, hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem'a, bir işarette, bir öpmekte batma. Dünyayı yutan büyük letâiflerini onda batırma. Çünkü çok küçük şeyler var, çok büyükleri bir cihette yutar.” [17. Lema 3. Remiz]

Küçük bir hazza yönelim ile başlayan ve hevânın çekim alanına girerek hazlarının tatmine yönelen insan nefsi kalp ve ruhu ele geçirerek batışını hazırlar. O halde dikkatle basmak ve batmaktan korkmak gerekiyor. Bir meyil batışın başlangıcını hazırlayabiliyor. O halde Hz. Yusuf aleyhisselam gibi dikkatle basmak, kapılıp gitmemek gerekiyor.

“Kadın ona gerçekten niyeti kurmuştu. Rabbinin delilini görmüş olmasaydı, Yusuf da ona kapılıp gidecekti.” [Yûsuf Suresi 24. ayet, Ümit Şimşek Meali]

“Karadelik; uzayın derinliklerinde bulunan ve olağanüstü çekim gücüyle çekim alanına giren her şeyi kendine çekip yok eden, herhangi bir biçimi olmayan, varsayımsal gökcismi.” [Oxford Languages]

Hevada tıpkı uzayın derinliklerindeki karadelikler gibi, insanın derinliklerinde bulunan hevanın güçlü çekim alanı ile, kalpte karadelikler açıyor.

"Her bir günah kalbe bırakılan bir kara leke gibidir..." [Tirmizî, Tefsir, Mutaffifin]

Tek kurtuluş çaresi hevânın yönelimlerine dur demek dikkatle basmak, hazer etmek… Nefsi bağlamak ruhu serbest bırakmak. Galiba gerçek özgürlükte burada.

Hevâ bağımlılıkları ile insanı esir alıp âdeta düşünemez, duyamaz, göremez hale getiriyor. Kendini gerçekleştirmesinin önüne aşılmaz bir set koyup, her defasında kalbi alıp aşağıya çekiyor.

"Gördün mü hevâsını ilah edinip Allah'ın bir ilim üzerinde saptırdığı ve kulağı ve kalbi üzerine mühür koyup görme gücünün üzerine de perde çektiği kimseyi? Artık, Allah'tan sonra onu kim hürriyete erdirir? Düşünüp hatırlamaz mısınız?" [Casiye, 45/23]

Nefsin hevâya bağlanması insanın düşünme süreçlerini etkileyerek doğru karar almasını etkilediği gibi, dışarıdan veya vicdanından gelen öğütlere de kulağını tıkıyor. Öğüt almama/alamama durumu, Ku’ân’da aslandan ürken yaban eşekleri ile tarif ediliyor.

Böyle iken onlara ne oluyor ki, âdeta arslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi (hâla) öğütten yüz çeviriyorlar? [Müddessir Suresi 49, 50, 51.]

Yaban eşeklerinin varlığına karşı olası saldırı tehlikesi, yaban eşeklerini aslana karşı her an uyanık ve tetikte olmayı gerektirmiş, bu nedenle aslanın varlığından her daim ürkmeleri varlıklarını korumanın esasını teşkil etmiştir.

Nefsin, hevâsına bağlanması sonucunda, alınan ya da alınması arzulanan hazlardan mahrum kalma korkusu karşısında nefs, tüm öğütleri varlığına karşı tehdit olarak algılayarak öğütten yüz çevirmiştir. Mevlana Celaddin Rumi’nin eşek metaforunu, genellikle “nefs/nefsânî arzular için kullanmış olması da manidardır.

  15.10.2022

© 2021 karakalem.net, Baki Berk



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut