Metin Karabaşoğlu’yla tanışmamız 80’li yılların başlarında gerçekleşti. O sıralar ben üniversiteyi yeni bitirmiştim, o ise yeni başlamıştı. Kendisiyle dostluğumuz, arkadaşlığımız o günlerden bugüne eksilmeden, bilakis gelişerek devam etti. Bu yirmi küsur yıl içinde, yaşça ondan büyük bir arkadaşı olarak, onun hayat serüvenini yakından izleme imkânı buldum. Bir üniversite öğrencisinin nasıl bir yazara, sonra da bir editöre dönüştüğünü gördüm. Ve şu aşamada da onun bir yazar ve editör olmanın yanısıra, bir düşünür olduğunu söyleyebilirim.
Metin Karabaşoğlu’nun bu hayat çizgisine karşılık, kendimi hiçbir zaman bir yazar olarak hissetmedim. Fakat, Metin başta olmak üzere arkadaşlarımın, dostlarımın dilinden dökülen hakikatli sözleri istifade arzusu ile kayda geçirmeyi de kendime bir vazife bildim. Yirmi yıl boyu, hiçbir Risale sohbetini kağıtsız ve kalemsiz geçirmedim diyebilirim. Zamanla bu duyarlılık o şekilde gelişti ki, özel görüşmelerde veya telefon konuşmalarında dile gelen güzel sözleri de gün gün biriken defterlerime kaydetmeye gayret ettim.
Doğrusunu söylemek gerekirse, Metin Karabaşoğlu ve diğer arkadaşlarımın sohbetlerimiz esnasında söyledikleri sözlerden ‘yakalayabildiklerimi’ defterime kaydederken, günün birinde bunların kitaba dönüşeceğini aklımın ucundan bile geçirmiyordum. Ama yıllar sonra birikmiş defterlere göz gezdirirken, içlerinde öyle cümleler, öyle düşünce incileri gördüm ki, bunların yalnız bana mahsus ve mahsur kalması haksızlık olurdu. Bu sebeple, defterlerin bir kısmını, incelemesi için Metin Karabaşoğlu’na verdim. Defterleri incelerken, önemli kısmı kendi ağzından çıkan ama onun bile unuttuğu notlar karşısında hayrete düştüğünü görmek, bu notları adım adım kitaplaştırmanın yararlı ve gerekli olduğu düşüncesini bende uyandırdı.
Bu defterlerde yer alan düşüncelerin önemli kısmı Metin Karabaşoğlu’na ait olduğu için, uzun zamandır kaydettiğim ve kaydetmeye devam ettiğim “Düşünceler”i içeren ilk kitap onun adını taşıyor. Sair arkadaşlarımızın kaydettiğim güzel düşüncelerini de, bir kitap hacmine geldiğinde, bu dizi içinde yayınlamayı düşünüyoruz.
Sözün kısası, bu kitap, yirmi yıldır gizlenmiş bir dua ve çabanın filizlenmesi niteliğindedir. Yine bu kitabın, ekilen hiçbir tohumun ve hiçbir çabanın boşa gitmediğine dair bir emsal teşkil ettiğini düşünüyorum.
Bu kitabı hazırlarken, “Düşünceler”i, o sözlerin söylendiği ortamda bulunamamış insanlara ulaştırıyor olmanın huzurunu da kalbimde hissettim. Bu sözleri söyleyeni ve onun söylediklerini önemsemiş olmaktan dolayı da çok mutluyum.
Düşünceler, size hikmetli cümlelerle süslü bir fikir bahçesi sunuyor. Kitabın sayfaları arasında yer almış her bir cümleyi bir çekirdek veya bir ağaç olarak algılayabilirsiniz. Kimbilir, bazılarımızın yeni fikir açılımlarına birer çekirdek, bazılarımız için ise meyvelerinden yararlanacağı bir ağaç...
Buyurun lütfen.
ABDULKADİR ÖZSOY
İstanbul, 8 Ağustos 2003