Geldim, Gördüm, Sordum
önceki kitap sonraki kitap

Deneme Dizisi

Sürekli değişen, her an yenilenen bir dünyada yaşıyoruz. Yapraklar yeşeriyor ve düşüyor, çiçekler açıyor ve soluyor, yıllar geçiyor ve gidiyor. Her an değişim, her an yenilenme, an be an gelip geçmeler içinde yaşıyoruz.

İşte böylesi bir dünyada hiç değişmeyen şeyler de var: sorular… Kim olduğumuza, neden burada olduğumuza dair sorular…

“Ben kimim? Neden buradayım? Nereden geldik, nereye gidiyoruz?”

Geldim, Gördüm, Sordum, varoluşa dair bu temel sorulara mütevazı bir cevap arayışıdır.


 Format: 128 syf.15. baskı (2019)11.5 x 21 cm.

15,00   -%3010,50


Önsöz

Sunuş

BİRİNCİ BÖLÜM

Önce Sorular Yaşanır

1. Yaşanmış Bir Günden Kâinat Manzaraları

2. Yaşanmış Bir Günden İnsan Manzaraları

ARA BÖLÜM

3. Sahi, Neden Yaşıyoruz?

İKİNCİ BÖLÜM

Koşar Adım O’na Doğru

4. Hayat Budur İşte!

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

...Ve Ötesi

5. Çürümüş Kemikleri O Diriltecek

6. Madem Dünya Var, Elbette Ahiret Var

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

7. Bir Dünyanın Eşiğinde: Esmâ-i Hüsnâ

BEŞİNCİ BÖLÜM

8. O’nu tanıyınca...

ALTINCI BÖLÜM

9. Hepimizin Sonu Sonsuzluk

Bu kitabın PDF formatındaki ilk sayfalarına, buradan ulaşabilirsiniz.


Önsöz

BİR BALARISININ PETEĞİNİ SAHİPLENMEYİŞİ gibi, bir yazara da kitabını sahiplenmemek düşer. Gerçi balarısız bir bal mevcut olmadığı gibi, yazarının emeği geçmeyen bir kitap da yoktur; ama ne bal, ne de kitap yalnız onlardan ibarettir.

Balarısı, kendisine verilen ilhamla binlerce çiçeğin özünü topladıktan sonra bize balını sunar. Yazar da, kendisine verilen yazma yeteneğini bir kitapla tecessüm ettirmeden, binlerce hakikat ‘çiçeği’ devşirme durumundadır. Onlar olmasa, yazar da, yazma kabiliyeti de bir hiç olarak kalır.

Bu kitabın iki yazarı olarak, öncelikle bu gerçeği belirtmeyi bir hakbilirlik gereği kabul ediyoruz. Bu kitapta yer alan yazılar, yaklaşık bir yıllık bir zaman diliminde yazıldı; ama öncesinde, tâ çocukluğumuzdan başlayıp ‘risale dersleri’ne kadar gelen, uzunca bir hazırlık dönemi yaşadık. Taslak halindeki yazılar, son şeklini almadan önce, değişik gözler tarafından defalarca okundu, tartışıldı, düzeltildi, geliştirildi. Köprü dergisinde 87-88 yıllarında ilk kez yayınlanmalarından sonra, yine birçok kalb ve akıl sahibinin tavsiye, tenkit ve teşviklerine konu oldu. Hayatıyla, eseriyle, duasıyla bu eserin ortaya çıkmasında—az ya da çok—emeği geçen, isimlerini almaya bu sayfanın yetmeyeceği bütün bu dostlara—ki, bu dostlara, bize esmâ-i hüsnâyı ders veren kelebek de dahildir!—teşekkür ediyor; bu teşekkürün ise, bizi yaratan ve böylesi bir hayata yaşatan Rabbimize şükretme vesilesi olmasını diliyoruz.

Bu kitap, birbirine bağlı konuları ele alıyor olsa da, mutlak bir kitabî bütünlük peşinde olanları ilk anda şaşırtabilir. Çünkü, ilgili yazılar, öncelikle birer dergi yazısı olarak düşünülmüştü. Ve bir kitap dosyası halinde onlara son şeklini verirken, genel kurgularına fazlaca müdahale etmenin mahzurlarını gördük. Dolayısıyla, sadece birtakım ifade tashihleri ve bazı ilavelerle yetindik. Bunun çok önemli bir kusur teşkil etmeyeceği ümidindeyiz.

Metin Karabaşoğlu
İstanbul, 1992


Sunuş

DÜN BUGÜN GİBİ DEĞİLDİ. Yarın da bugün gibi olmayacak. Devamlı değişen, hiçbir şeyin kararında kalmadığı, herşeyin değişime uğradığı, her an yenilenen bir âlemde yaşıyoruz. Öyle ki, ne çocuklar hep çocuk kalıyor, ne gençler hep genç. Hiçbir ağaç, sürekli çapcanlı olabilmiş de değil. Yapraklar yeşeriyor ve düşüyor; çiçekler açıyor ve soluyor; yıllar geliyor ve gidiyor. Her an değişim, her an yenilenme, an be an gelip geçmeler, an be an göçüp gitmeler içinde yaşıyoruz.

Ne ki, böylesi bir dünyada hiç değişmeyen, hep aynı kalan, zaman ve coğrafya sınırı tanımayan, her daim mevcut olan şeyler de var: sorular. Kim olduğumuza, neden burada olduğumuza, nereden gelip nereye gittiğimize dair ezelî sorular, hâlâ gündemde. altıncı asrın Arabistanlı büyük şairi Kuss bin Saide’nin şiiri de, ondokuzuncu asrın romantik Alman şairi Heinrich Heine’nin şiiri de, bu soruya adanmış. Ya da sözgelimi, Fransız ressam Paul Gauguin’in bir tablosunun adına bakarken, Seven Spielberg’in Blade Runner’ını izlerken, Andrè Gide’in Dostoyevski biyografisini okurken, Milos Forman’ın Hair müzikalini seyrederken, kelimeler yer değiştirmiş de olsa, hep aynı soruyu görüyoruz: “Neciyiz? Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? Neden buradayız?”

Okuduğumuz nice kitap, dinlediğimiz nice müzik, katıldığımız nice sohbet gösteriyor ki, bu sorular hiç değişmiyor. Hangi çağda yaşamış, hangi mekânı mesken tutmuş, hangi seviyede okumuş, hangi ülkede doğmuş olursak olalım, sonuç hep aynı. Hangi yaştan olursa olsun; ister genç, ister yetişkin olsun, nice insan bu soruyla yaşıyor.

Gerçi, birileri, bizi bu sorulardan ‘kurtarmak’ için çabalamıyor da değil. Beraberce cevabın izini kovalama yerine, birileri sormayı unutturarak, bizi onlardan ‘kurtarıyor.’ Okuldu, işti, parlak bir gelecekti, başarıydı, giyim-kuşamdı, arabaydı, banka cüzdanıydı derken, bu soruları değil düşünmek, pekâlâ sormaya bile vakit bulamadığımız oluyor. Ama, yine bu koşuşturmanın içinde, Wall Street filminin genç kahramanı gibi, bir an durup “Kimim ben. Neyim?” diye soran; yeniden arayışa yönelen ufku geniş insanlar da yok değil.

Aynı hali yaşayan; kimi gün gündelik hayatın didişmesine, kimi gün gündelik hayatı çevreleyen güzelim kâinat manzaralarının eşsizliğine dalan insanlar olarak, biz de benzer sorulardan kaçamazdık. Kaçmadık da. Ve, cevabı aramak bâbında bir dönem için yakaladığımız bazı ipuçları, iki bahar mevsiminde, bu kitabı teşkil eden yazıları meyve verdi.

Kitabın ilk bölümü, ‘önce sorular yaşanır’ gerçeği ışığında, ‘sorular’a ayrıldı. Öncelikle, insanı, içinde yaşadığı kâinatla birlikte düşünmeye çalıştık. Kâinatın milyarlarca yıllık uzun serüvenini yirmidört saate sığdırırsak, topu topuna ‘son saniye’de teşrif eden bir mevcut idi insan. Yani bir meyve idi, kâinatın biricik varediliş sebebi idi. İlk yazımız bunu hatıra getirirken, “Yaşanmış Bir Günden İnsan Manzaraları,” o denli önem taşıyan insanın bu büyük gerçeğin uzağında nelerle uğraştığını sorgulamaya çalışıyor. Bir anlamda, iki giriş yazısı, bir “Nerede yaşıyoruz; ama nelerle meşgul oluyoruz?” muhasebesi. “Ara Bölüm”de ise, bu hesaplaşmanın ötesinde, birtakım ipuçlarının kapısı aralanıyor.

Sonrası mı?

Sonrası, ilerleyen sayfalarda okunmayı bekliyor...




– Bu eser hakkında henüz bir yorum yapılmamış. İlk yapan siz olmak istemez misiniz?

  Teslimat : Güvenlik & Gizlilik : Tüketici Hakları : Sık Sorulan Sorular
 


© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut