Öz - Özet - Fezleke ve Kur’ân

Veysel Türk

BİR KAÇ zamandır zihnimde geveleyip duruyorum. Kökünde "öz" olan kelimeler zihin sahilimin kıyısına habire vurup duruyor. Öz, özveri, özetlemek, özgür, özlemek, özenti, özgün, özdeş vs.

Lisedeyken Edebiyat hocamız kompozisyon ödevi için bize güzel bir söz veya bir atasözü verirdi. Bizden o söze uygun kompozisyon yazmamızı isterdi. Tek bir cümleyi onlarca cümleyle izah etmeye çalışırdık.

Gündelik konuşmalarımızda da durum böyle değil midir? Bir cümlelik mana için bazen on cümle kurmaz mıyız? Hatta o manayı teyit için örnekler vererek lafı daha da uzattığımız olur. Tıpkı şu an benim yaptığım gibi. Eskiler az şeyden çok şey çıkar demişler.

Esaslı bir mana için değil on cümle bir kitap bile yazılır. Yumruk kadar bir hamur çarşaf gibi açılır. Ceviz kadar bir mayanın tılsımı bir kova sütü yoğurda dönüştürür. Çay dediğimiz şey bardağa konulan demin on katı kaynar suyla gerçek anlamına/kıvamına kavuşur.

Bu işlemin tersi de çok manidar. Buna göre "öz" çok'un preslenmesiyle, damıtılarak ortaya çıkar. Mesela yağ böyledir. Keza kaymak gibi bir özü elde etmek için yine ‘çok'a ihtiyaç vardır. Bu defa çoktan 'az' elde edilmiş olur; ancak, bu öyle bir 'az'dır ki, o ‘çok'u özünde taşır bir mahiyeti haizdir.

Bir fikri veya bir eseri özetlemeyi çok önemsiyorum. Eserin tümüne vakıf olduktan sonra yapılacak bir özetleme tekrar yaparken işimize çok yarayabilir. Bu bize hem zamandan kazandırır, hem de bizi uzun süren okuma bıkkınlığından muhafaza eder. Bir rumuz bir işaret bazen çok şey ifade eder. Tohumundan tekrar ağacı elde edebilir; iğnenin deliğinden Hindistanı seyredebiliriz.

Sızan damlalar ırmaktan; ırmaklar denizden; denizler deryadan hem izler taşır hem ondan haber verir. Deryayı bardağa sığdırmak pratikte değilse de nazariyatta mümkün. Zira eğer, okyanustaki atomların çekirdeklerini çevresindeki boşluklardan azade kılarak soyutlayabilseydik, deryayı sırtımızdaki heybeye sığdırabilirdik.

Özetleme melekesi kazanabilmek için öz'ün etrafında örülen kesret âleminde uzun yolculuklar yapmak gerekiyor. Çok ama çok okumak gerekiyor. Binlerce kitap okumak gerekiyor. Bu yorucu ve zevkli yolculuklara katlandıktan sonra artık her bir cümleyi bir kitap gibi okumak mümkün. Artık bir manayı zihin oklavamızla çarşaf gibi açabiliriz. Veya bir mana mayası zihnimizde kitaplık çapta tezahür edebilir, veya manayı zihnimizde demleyerek/tefekkür ederek zahir olan neticeyi keyifle temaşa edebiliriz artık.

Vahdet kesretin özü mesabesinde. Tevhid özdür; ancak ‘çok'u birlemek anlamında değil, ‘çok'u birden/tekten bilmek anlamında bir öz. Vahdet-i vucud değil, vahdet-i şuhud gibi.

Her şeyin bir özü var. Maddenin özü için bir zamanlar atomlardan bahsediliyordu. Zaman geçtikçe atomu meydana getiren çekirdekler keşfedildi. Sonra o çekirdekleri de oluşturan farklı alt parçacıklardan; daha sonra ise bu alt parçacıkları var gibi gösteren ışık dalgalarının varlığından söz edildi. Atom bir kuyu gibi, hala dibini bulamadılar, kazıp duruyorlar. Bedenin de bir özü var. Nebevi haberlerden öğrendiğimiz kadarıyla bu öz kuyruk sokumunda bulunan ve acbuzzeneb tabir edilen bir kemiktir. Bedenin manevi özü ise ruhtur; ruhun da ayrıca bir özü var mıdır? Kalb/gönül, sır, hafi, ahfa vs.

Çokluğa/kesrete bakarak o ‘çok'un özüne nazar eylemek nisbeten kolaydır; fakat "öz"e bakarak ‘çok'u görmek zor. Ağacı temaşa ederek tohumu görmek gibi değildir tohuma bakarak ağacı görmek, zordur bu. Bu sebepledir ki, ‘öz’den kesret-i alemi seyr, âlim ve ârif olan havassa müyesser iken; kesretten vahdeti tefekkür, avama kolay gelir.

Zikir kutsal bir mananın dilde ifadesi ve o mananın zihinde devir dâim edişidir. Bir âmi ile bir âlimin zikri benzer ise de keyfiyeten bir değildir. Öz bir manayı detaylı ve açımlanmış yönleri ile bir dervişin zikretmesi top güllelerinden daha tesirlidir. Onun tefekkür bilinci ile bir defa Allahü ekber demesi kâinatı ihtizaza getirebilir; elhamdülillah demesi kâinatın yüzünü güldürür; sübhanallah demesi okyanusları dalgalandırır.

Kesretin zıttı Vahdettir. Kesrette vahdetin tecellisi olduğu gibi vahidiyyette de ehadiyyetin tezahürü söz konusudur. Bir gülün iç içe kıvrılmış yaprakları gibi.

Kur'ân-ı Hakim Allah'tan bir kitaptır; özet olarak la ilahe illallah Muhammedun rasülullah beyanındadır. Bu mucize beyan temel maksadları açısından dört hususa indirgenebilir.

1-Tevhid

2-Haşir

3-Nübüvvet

4- Adalet ve ibadet.

Kur'ân-ı Kerimde bu dört husus hemen her surede ya açık bir şekilde ya da işaret nevinden özet olarak geçer. Kur'ân önemli bahisleri defalarca tekrarlar. Surelerde bu mühim hakikatlar tekrar be tekrar zikredilir; öyle ki, bazen bir ayette dahi bu önemli hususlardan bahsedilir. Zira herkes her daim Kur’an-ı Kerim’in tümünü okumaya güç yetiremez. Okuduğu kısa bir surede veya ayette bu manalardan hissesini alması için Kur’an’da böyle bir usulün olması gerekirdi.

Özetin özeti yapıldığı gibi onun da özeti yapılabilir. Açılmış bir hamuru tekrar dürüp tor top yapmak misali; ağacın tohumundan tekrar ağaç yetiştirmek misali; bir kitabı tek bir cümleyle özetlemek olmayacak işlerden değil.

Belki de Kur’an-ı Hakim tek bir cümlenin izahatını yapıyor; belki de Kur’an o bir tek cümle için nazil olmuştur.

O cümle kelime-i tevhiddir; “La ilahe illa allah”

  06.06.2017

© 2021 karakalem.net, Veysel Türk



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut