KALBİN SUİSTİMALİ

Aytekin Akar

KALP KELİMESİ için sözlüğe baktığımda, "değişen, dönüşen, evrilen, inkılab eden" anlamına geldiğini öğreniyorum. Aslında ilk düşündüğüm, kalp olarak isimlendirilen uzvumuzun hep yeknesak bir ritimle atıyor olmasına rağmen, manevi bahse konu olan kalbin ise şekilden şekle giriyor olmasıydı. Canlılığın ifadesi olan o ritmin dengesi bozulmaya başladığı zaman, tam olarak vücutta kestirilemeyen arızaların da baş göstermesi, onun diğer uzuvlarımıza nazaran ne kadar göz önünde ve ehemmiyetli olduğunu gösteriyor. Ekokardiyografide belirlenen düzensizliklerin doktorlarca ne kadar önemsendiğine ve kaynağının araştırıldığına şahit olmuştur. Altmış beş yaş civarına kadar 3 milyardan fazla atan nabız, ömrün noktalandığı anda, bir sebeple mesela ani bir kalp krizi ile duruveriyor.

 

Yine maneviyattaki kalp cihazının da, tıpkı aynı isimle anılan fiziki olanı gibi duyularla algılanamayan, kendi âleminde oldukça hayati bir değeri var. Duygularımızla ve mantığımızla yönlenen kalbimiz, ruhumuzun da bir parçası yani varlığımızın bir şubesidir. Yani her ne ile irtibatlıysak kalbimizde muhakkak ondan bir işaret var. Davranışlarımız, kalbimizden çıkan manaların hayal dünyamızda şekillenerek hayatımıza aksetmesiyle oluşturuluyor. Öyleyse, yaşarken kalbimizi nasıl ve nelerle besliyorsak, ona nasıl muamele ediyorsak, karşılığında hayatımız da bunlara uygun bir hal almaktadır.

 

Şu mükemmel olarak kurgulanmış dünya misafirhanesinde kendisine taksim edilen ömrü tüketirken, insan çok sıklıkla nefsinin meşru olmayan isteklerini, kalbinin rikkatine sebep olan masumane duygularla karıştırabiliyor. Hatta Yaradanı "Sensin bana bunu sevdiren, Sensin yüreğimi döndüren…" diyerek itham etme gafletine saplanabiliyor. Halbuki "kalpleri evirip çeviren" elbette O olsa da, bundaki hikmetin de sorgulanması gerekmez mi? Meyledip te fiiliyata yeltendiklerimizde illa ki kendi irademizin büyük payı var. Kalbimiz kasavete, sıkıntıya veya belli bir yöne doğru sürükleyen yoğun bir hissiyata maruz kaldığında, tefekkür içinde bir hale bürünmemiz, zikrullah kabilinden ibadetlere ağırlık vermemiz gerekiyor. Yağmurlu havada ıslanmamak için şemsiye almak, soğukta paltoyu kuşanmak gibi, kalbimizin de duygu fırtınalarına maruz kaldığı zamanlarda, sığınılacak limanlardan asla uzaklaşmamalıyız. Zira neticede kalbimizin davranışları, aklımızınkilerden çok daha tesirli olabiliyor. Örnek olması açısından, büyük bir kötülüğü akıldan geçirip yapmamak günah sayılmayabilirken, kalbin inkâr etmesi, iman etmemesi gibi durumlarda günaha düşebiliyoruz. Yani bazen tam kalbe nişan alınıyor ve oradan darbe yiyor, fena halde dengemizi kaybediyoruz.

Kalbin fıtraten iyiliklere, güzelliklere daha meyyâl olduğunu biliyoruz. Kalp gözü bu yüzden basirettir. Ancak, her türlü hissiyatı da yüreğimizin bir köşesinde taşıyoruz, zaman zaman onları besliyoruz, büyütüyoruz. Bu hisler, şahsa münhasır olarak fıtraten verilen özelliklerle birlikte hayat boyunca, yaşadıkça, duyup gördükçe birer birer ortaya çıkıveriyor ve nerede, ne zaman ve ne şekilde hangi hislerimizi desteklememiz gerektiği veya hangi ölçülerde yaşamamız gerektiği hususu ise irademize bırakılıyor.

Aslında kâinatı kucaklayacak kadar geniş olan kalbimize, bir tohum gibi itina ile bakarak beslemezsek, ya başıboş sarmaşıklar gibi arzu etmediğimiz yönlere meyyâl hale gelip zarar görmemize yol açacak, ya kurumuş, solmuş çalılar gibi gaflet halinde boş bir ömür yaşamamıza sebep olacak, ya da her mevsim türlü türlü meyveler veren bir ağaç gibi faydalı, dolu dolu bir hayat sürmemizi sağlayacak. Bu yüzden, yaşadıklarımızdan, başımıza gelenlerden ibret almamız, okuduklarımızı, izlediklerimizi, dinlediklerimizi itina ile seçmemiz, bize sadece kısıtlı bir süreliğine tahsis edilen maddi ve manevi teçhizatı Rabbimizin istediği gibi kullanmaya, hissiyatımıza, yüreğimize dokunanlara ve hatta zaman zaman kapılıp gittiklerimize çok dikkat etmemiz gerekiyor.

  09.04.2016

© 2021 karakalem.net, Aytekin Akar



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut