Arşiv

Tahterevalli Oynar Mısınız?

TAHTEREVALLİYİ BİLİRSİNİZ. Hani bir ucunda siz, öbür ucunda arkadaşınız, beraberce salınırsınız, beraberce salınırdınız. Bir o yukarı, bir siz yukarı, bir o aşağı, bir siz aşağı.

Gelin, şimdi de bir başka tür tahterevalli oynayalım. Arkadaşınızı kendi tarafınıza alın. Diğer arkadaşlarınızı da çağırın. Sevdiğiniz herşeyi, herkesi çağırın, kendi yanınıza alın. Çiçekleri, yıldızları, kelebekleri, küçükken oynadığınız misketlerinizi, gıcır gıcır potinlerinizi, dere kenarında seyrettiğiniz çakıl taşlarını kendi tarafınıza yığın. Tâ hiçbir şey kalmasın tahterevallinin öbür ucunda.

Bir tarafta siz ve sevdikleriniz olsun, öbür tarafta hiçbir şey kalsın. Bir uçta herşey, bir uçta hiçbir şey olsun. Oynamaya var mısınız?

Geçenlerde bir defa oynadım bu tahterevalliyi. Bir deprem gecesiydi. Herşey gayet pürüzsüzce giderken, birden bir gürültü duyuldu. Odanın tabanı, tavanı sallandı. Duvarlar titremeye durdu. Ha yıkıldı, ha yıkılacak.

Bütün dünyamı kurduğum o dört duvar birkaç saniye sonra yıkılacak mı? Onca yıldır beslediğim hayaller, peşinden koştuğum idealler gele gele şu ruhsuz, hissiz duvarların kararına mı kalmıştı?

Herşeyim, ama herşeyim; bütün bekleyişlerim, bütün özlemlerim gelip o birkaç saniyenin dizi dibine yığılmıştı sanki. Boynu kıldan ince, o saniyelerin kararını bekliyorlardı. Ya herşey, ya hiçbir şey. Herşey o ânın berisindeydi, hiçbir şeyse ötesinde. Bir uçta olmak, öbür uçta ölmek vardı.

Tahterevallinin ucunda buldum kendimi. Dünyam sallandı. Ben ve herşeyim hiçlikle tahterevalli oynadı o gece. Hangi taraf aşağı, hangi taraf yukarı?

Hepimizin oyunu bu aslında.

Şöyle bir göz gezdirin çevrenize. Birşeyler hep değişip duruyor, değil mi? Birileri gidiyor, birileri geliyor. Birşeyler kayboluyor, yerine başkaları geliyor. Değişmeden, eskimeden kalan hiçbir şey yok. Herşey zamanın seline kapılmış, akıyor. Biz de içindeyiz.

Herşey zamanın bir ucunda doğuyor, diğer ucunda ölüyor. Bir köşesinde genç, bir başka köşesinde ihtiyarız zamanın. Bir tahterevalli zaman; bir ucunda herşeyiz, bir ucunda hiçbir şey. Dünya hep bu tahterevallide salınır, salınır.

Meselâ, geçen yıl, yapraklar sararmaya başladığında hafifçe sonbahara doğru salındı tahterevalli. Sonra bu bahar tekrar geriye ağdı. Dün akşam da salındı. Güneşin batışıyla geceye kaydı usulca. Ama bu sabah tersine döndü dengesi.

Salınmaya devam edecek tahterevalli. Bugün de geceye kayacak, biliyorum. Peki, tahterevalli yine geri döner mi dersiniz? Gelecek bahar tekrar gelir mi? Meselâ yarın güneş tekrar geri gelir mi? Ya gelmezse, ya dönmezse?

Neden gelsin, neden dönsün ki? Geçen yıl geldi diye mi? Bu sabah döndü diye mi? Evet, güneş bugün geri döndü dönmesine. Ama yarın dönmesi için hiçbir sebep yok. Pekâlâ dönmez, pekâlâ durabilir dünya. Dönmez mi dönmez, durur mu durur... Ve herşey biter bugün... Tıss...

Elektronlar hep fırıl fırıl dönmek zorunda mı yörüngelerinde? Bir an gelse, hepsi dursa. Dursalar da atomlar çökse. Herşey bir anda çöküverse hiç olmacasına... Çatırt... Ya da kalbimiz "Glup" dese bir an her zamanki gibi... Ama "dup" demese... Dursa...

Bu bir an niye şu an olmasın? Pekâlâ birkaç dakika önce de olabilirdi. Kimbilir belki de birkaç saniye sonrasıdır.

Sözün kısası, her an hiçlik ile varlık arasında gidip geliriz. Herşeyimiz her an hiçlikten silkinir, tekrar hiçbir şeye dönüşür, ama tekrar silkinir. Tekrar, tekrar, tekrar... Tahterevallideyiz her an. Her anın bir ucunda, hiçbir şeyiz.

Ama o daracık anlarımıza, nasıl da, oradan-buradan buluşturduğumuz hayalleri, beklentileri iliştiririz. Onlar üzerine uçsuz-bucaksız idealler ülkesi kurarız. Heykeller, saraylar yaparız çocuklar gibi. Kum tanelerinden.

Bir yolcu olduğumuzu unuturuz.

Nedense, herşeyin sarhoşluğuyla unuturuz hiçten geldiğimizi. Deprem gibi bazı anlarda ölüm iyice yaklaşır da, öyle anlarız, sahip olduğumuzu sandığımız herşeyin, hemen elimizden uçmaya hazır olduğunu. Sahi, ölüm hangi ânımızdan uzaklaştı ki?

Öyle ya, bir yolcuyuz, ölmekle olmak arasında. Yoklukla varlık arasında. Hiçlikten geldik, herşeye uğradık. Sadece herşeyin alnına bir "Niçin?" sorusu yapıştırmak için. Yokken niye var edilmişiz ki? Herşey bir hiçken neden herşey olmuş ki?

Tahterevalli oynar mısınız?

  28.12.2003

© 2021 karakalem.net, Senai Demirci

  1.  Bu yazının geçtiği eseri incelemek -veya satın almak- istiyorum.



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut