Günle Başlayıp Ömürle Biten

Aytekin Akar

Hayat, yaşanacak şey aramak değil, kendimizi aramaktır. C. PAVESE

BU SABAH yine uyandım dünyaya. Kısmetmiş, yaşanacak saatlerim, alıp verecek tahsisli nefeslerim varmış. Belki yine bugün de dünkü gibi zamanımın çoğu sebeplere takılmakla geçecek. Müsebbibel Esbab'ı hatırıma getiremeden, esmasının önüne gerili perdelerle muhatap olacağım. İnsandan gölgeler etrafımda dönüp dururken, bir yandan da kalbimi ve kafamı ziyadesiyle işgal edecekler. Kendim için kurguladıklarıma mani gördüğüm herkese, her olup bitene ah ü vah ile buğz edeceğim. Hayallerimin önünden kenara çekilecek siluetlerin sahiplerini ise dualarıma bile almadan, onlar için içimde sadece minnettarlık büyüteceğim. Belki yine dünden kalma olayları, soğumuş yemekler gibi ısıtıp aynı damak tadıyla hazmetmeye çabalayacağım. Kırıntıları gözümde büyük lokmalara dönüştürüp, birer birer boğazıma düğümleyeceğim.

Hakka bakan yönlerini göremeden halka bakan yönleriyle haşır neşir olduğum dünyalıklar, dünyama yine öyle dolacak ki, neredeyse birçok şeye haşa uluhiyet nazarıyla bakar hale gelmiş olduğumu fark edemeyeceğim. Vesileler ve vasıtalara yaralarımı iyileştirmeye kudreti olan merhemlermiş, dertlerimin asıl devalarıymış gibi muamele edeceğim. Bu âlemde, bana günü birlik verilenler için sarhoşluk derecesinde mesrur, alınanlar için sefillik derecesinde mahzun olmaya devam edeceğim.

İşte güneş ışıkları perdeyi aralamaya başlıyor. Aynanın önüne geçip ölüm benzeri bir uykudan dirilişimi canlı canlı izliyorum. Demek gecenin karanlığında gömüldüğüm soğuk bir toprak değil, sıcacık bir yatak, başımı yasladığım sert bir taş değil, yumuşacık bir yastıkmış. Şu hale bir bak. Azalan, beyazlaşan saçlarım, ferinin bile gittikçe solduğu belli olan gözlerim, hafif kırışıklarını fark edebildiğim alnım, aynada yaşadığım onca yılın yorgun yüzünü nasıl da aksettiriyor. Besbelli artık toprağın herkes gibi beni de çektiği. Kalbim saatlerle ahenk içindeki sayılı atmasını sürdürdükçe, fiziğimden ve zihnimden eksilecek, günden güne bu hayatın zahmetini kaldıracak dermanım da kalmayacak.

Bir söz işitmiştim de pek beğenmiştim: ”Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi vardır” diye. Benim dünyaya bağlılığımın da, imtihanımın şiddetini hissedemeyecek kadar koyulaştığını düşünüyorum. İnsani kalbim muhabbete öylesine meyilli yaratılmış ki, haşir neşir olup ta yakınlık hissettiğim birçok nimete akıp gidiveriyor. Muhabbetimi bizatihi yönelttiğim herşey, beni bir süre sonra yalnızlığımla baş başa bırakıyor. Sevgim bu nimetlerin beni terk etmesiyle anında acılara, elemlere dönüşüveriyor. Biliyorum, sevilenlere duyulan bu ihtiras mutlaka her insanda var. Hatta oyuncakları paylaşamayan çocuklar gibi, bir insan diğerindekine haset de edebilir. Asıl maharet, takdir edilene rıza göstererek, dünyalıkları elde edebilmek için alevlenen hırs ve haset duygularının önüne geçebilmek, bu temâyülleri azaltmak yani kötülüğü emreden nefsin bu arzularını dindirebilmektir. Bu yüzden Kur’an’da “Kendisini tezkiye eden, (kötü temâyüllerden temizlenip arınan) felaha erer” (el-A’lâ, 14) buyruluyor.

Giyinerek güne hazırlanıyorum. Kafam kısa vadeli projelerimle, gündelik meşgalelerle öylesine dolu ki . Tabii, kalbim de bütünüyle isteklerimle. Hep neyim olsa daha fazlasını, daha iyisini, daha güzelini arzuluyorum. Âdeta dünya tüm sevdiklerim ile bana Cennet olsun istiyorum, hem de hiç ölmemecesine. Acısız, dertsiz, gamsız, kedersiz, hastalıksız ve sonsuz… Beni yaratan, yaratırken içimde aşk derecesinde bir sonsuzluk ateşi tutuşturmuş. Her güzellikte, asıl aradığım, hiç bitmemesi. Sevme, bağlanma, arzulama kabiliyetleri, bana yaşayarak, yitirerek, acısını çekerek, kıyaslayarak sonu olmayan asıllarını anlayayım, arayayım ve hakiki olanlarına yönelteyim diye verilmiş.

Hazırlığım tamam gibi. Şimdi iç âlemimde yaşadıklarımla dış âlemde yaşayacaklarımın karşılaşma zamanı. Evden çıkmak üzereyim. Bu kargaşa dünyada, bugün ve her gün burasının Cennetten de Cehennemden de tadımlık numunelerle donatılmış geçici bir konaklama yeri, bir talimgâh, bir okul olduğunu sık sık hatırlamalıyım. Ve benim de her gün kaderindekilerle imtihan edilen bir ahiret talebesi olduğumu da. Kim bilir bugün başıma neler gelecek, nasibimde neler olacak, nelerle ölçülüp tartılacağım. Bir yandan sınanacak bir yandan da eğitileceğim. Belki bugün etrafım, yaptığım değerli işleri, değersiz göstermek isteyenlerce çevreletilip, böylece bana kibir ve gururdan nasıl sakınacağı dersi verilecek. Belki de, hemen peşinden, bu maruz kaldıklarım yüzünden heves ve gayretimin kırılmasıyla imtihan edileceğim. Sabrım, yaptıklarım ve yapamadıklarının sıkıntılarıyla ölçülecek. Asıl dayanak olarak, güvendiğim insanları, olayları, yani sebepleri mi, yoksa hakikaten onları yaratanı mı bildiğim ve Allah'tan başka yardım edecek kimse bulunmadığının şuuruna ne derecede erebildiğim denenecek. İmanım sürekli tartıya girecek. Son günüm, son nefesim olsa bile.

Dışarıda zor bir hayat beni bekliyor. Selametle.

  14.03.2012

© 2021 karakalem.net, Aytekin Akar



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut