TESELLİCİ’YE

Nuriye Çakmak

YA RASULALLAH, alemlere rahmettin. Kur’an’da övülendin. Daha gelmeden beklenen… Beni en çok incildeki sıfatın vurmuştu yüreğimden, sen oradaki isminle “teselliciydin”.

Sen doğmadan önce suçtu kız olarak doğmak. Suçtu, bedeli ölüm olan...

Anneler ciğerlerinden koparıp verirlerdi yavrularını toprağa, acı çığlıkları doldururdu yeri göğü. Ve o masumlar babalarının ellerinden tutup gezmeye gittiklerini düşünürdü.

Ve sen geldin.

Sen ki, cisim giymiş rahmettin. Dünyanın dört bir yanında vahşet yaşanıyorken gülistan baharlar estirdin. Kaybettiği değeri seninle buldu kadın olmak. Suç değildi, nimetti. Anne olmak cennetten üstündü. Veda hutbesinde seslendin asırlara, onların da sizin üzerinizde hakları vardır dedin. Ve söz istedin, bir daha eski adetlerinize dönmeyin. Asırlarca söz verdik... Ama durmadık sözümüzde.

Sen gittin...

Yine öksüz kaldık. Bedenleri diri kaldı da ruhları gömüldü kızların. Çaresizliğe, kimsesizliğe, itilmişliğe, törelere, adetlere gömdüler gencecikleri.

Aradan yüzyıllar geçmişti, şartlar değişmişti ve en kötüsü adı değişmişti ama aynıydı yaşananlar. Oysa sen “ Kimin kız çocuğu olup da, onu canlı canlı gömmez, ona hakaret etmez ve erkek çocuğunu ona tercih etmezse, Allahu Teala o kimseyi cennete koyar” buyurmuştun.

Bazı gözlerden ısrarla kaçmıştı bu sözlerin. Oğulları olunca şölenler yaptılar onlar. Adı “sünnet”ti oysa uyguladıkları senin sünnetin değildi. İsrafla, kibirle, gösterişle yaptılar yaptıklarını. Övündükçe övündüler bedeviler gibi. Kızları sessiz sedasız geldiler dünyaya. Okul bile fazlaydı. Herkes okula giderken onlar pencereden baktı. Sonra büyüdüler, zaten misafirdiler. Biraz daha büyümek isteseler “evde kalırlardı”. Çok ayıptı. Herkesin en rahat ettiği, en huzur bulduğu ve benim dediği mahremi, evi, kızlar için fazlaydı. Baba ocağı bir yere kadardı. Bir kere çıkılırdı, kefenle dönülürdü. Yuvalarından çıktılar mı, kapı kapanırdı. Oysa sen evine geri dönen kızlara ikramda bulunmanın sevap olduğu söylemiştin. Duyulmadı...

Sen Allahın emaneti demiştin, emaneti kimler aldı, kim anladı? Belki birçoğu emanet değil mülk belledi, hükmetti, hükmederken zulmetti. Kanatlarını kırdılar kızların, sadece kendi istedikleri yere uçsunlar diye. Uçamasınlar diye.

Ve din ne zaman ateş olsa ya Rasulallah, onları yaktı. İçlerini. Kapılarda kaldı kızlar, gözleri yaşlı. Zulme uğradılar, el uzatan olmadı. Tesettür emri sadece bizeydi, ya da bu sorun bizi ilgilendirirdi. Herkes hayatına devam etti, biz baktık sadece. Kanadımız kırıktı, saracak kimse yoktu. Sen yoktun... Dindarlıklarını onların üzerinde sınadılar, takvalarını. Anlayış değil, ahkam fırlattılar yüzlerine. Fırsat sunmadılar, kolaylaştırmadılar, sadece prangalar, prangalar…

Ruhumuzu sıkı sıkı tutup senin sözlerine sarılırdık biz, cahiliyeden kaçarcasına. Müjdelerine sığınırdık. Seni okudukça tesellin sarardı bizi. Kızlar babası oluşuna özenirdik elbet, şerefli kızlarına da… Kimse dinlemedi sözlerimizi, oysa onlar senin öğütlerindi. Örnek sendin, marifet sana benzemekti. “Asi” ilan edip kulak tıkamak, hakkının savunanı sıfatlara boğmak... Şahit olduğumuz buydu. Sonra sustuk. Gözyaşlarımız dondu gözlerimizde, seni aradık. Sen olsan ağlamazdık efendim, sen ağlatmazdın. Anlatmazdık, sen anlardın.

Gel ki, dirilsin ruhlarımız yeniden. Topraktan doğrulsun bedenlerimiz, tutsak yüreklerimiz...

Gel ki, ahı var bunca zamanın, yaralıların…

Gel ki, o yetimleri okşayan ellerin değsin gönlümüze, kimsesizleri okşayan sesin değsin hüznümüze… Öyle muhtacız ki sana. Ya rasulallah, sana öyle hasretiz.

Hasretimiz biraz olsa dinse diye kavuşsak bir kutlu günde Medine’ne, seni ziyaret etmek için bile tutsak tutuluruz saatlere. Mezar-ı pakini göremeyiz. Kilit vururlar geçeceğimiz yerlere.

Gel ki adaletinle söndür bu yangınları, hasretimize can suyudur senin hayalin.

Bir gelişle gel ya Rasulallah, Neccaroğullarının kızlarını sevdiğin gibi sev bizi. Bağrına bastığın şehitlerin aslanı Hamza’nın yetim kızını sevdiğin gibi. Her gidişinde son, her gelişinde ilk kez görmeyi adet edindiğin can parçanı sever gibi…

Allahım; “Müminlerin imanca en mükemmeli, ahlakça en güzel olanıdır. En hayırlınız, kadınlara karşı en iyi davrananızdır” buyuran zata, salat ve selam et. İz’anımızı, ahlakımızı, yaşayışımızı onunkine benzet. Onu bize teselli, bizi ona ümmet et. Amin.


(Ebu Davut,120,355) (Tirmizi,Rada,11-466)

  03.02.2012

© 2021 karakalem.net, Nuriye Çakmak



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut