Bekliyoruz...

Öznur Çolakoğlu Cam

RÜZGARLA BİRLİKTE camlara savrulmuş ve gözyaşlarını anımsatan yağmur damlacıklarının ardından seyrediyorum dünyayı. Ne denli yoğun bir telaş var herkeste. Koşturanlar, işe geç kalanlar, beklediği otobüs gelmediği için sığındığı durakta ileri geri sinirli volta atan insanlar. Yağmur bin türlü farklı halet-i ruhiye içine sevkediyor insanları ve içlerindeki emanet canları, ruhları.

Kimi yağmurda uykuyu anımsıyor en çok, kimi huzuru duyumsuyor belki. Yola gidenler, yoldan dönenler yağmurun trafiği aksatmasından şikayetçi. Çarşı alışverişinin en tatlı yerindeki sağanağa yakalanan hanımlar, yağmurdan dertli ve neşeleri kaçmış gibi. Oysa ne telaş etmeye gerek var hayatın karşısında, ne paniklemeye, ne de hüzünlenmeye boş yere. Zira tek bir gerçek var ki, herşey Rabbin tayin ettiği vakitte vaki oluyor. Ne önce ne sonra, salise dahi şaşmıyor hakkımızda takdir edilmiş vakalar. Yağmurun ne zaman yağayacağı, bizim yağmura ne zaman ve nerede yakalanacağımız herşey çok zaman evvelinden belli Rabbimizin katında.

Birkaç gün evvel son cemre de düşmüştü toprağa, ilki havaya, sonra suya ve en son toprağa düşmüştü cemreler sırayla.. Cemre, yani müjdeleyici. Cemre, yani ümitvar eden. Cemre, yani baharları müjdeleyen. Belki de o yüzden birden bastıran yağmura hazırlıksız yakalandı insanlar, ama ne olursa olsun, nasıl ki ağaçlar icabet ettilerse cemrelere ve sonrasındaki yağmurlara, insanlarında mütevekkil olması gerek zannımca.

En evvela patlayıveren kuru dallar icabet ettiler cemrelerin müjdelerine ve baharı davetine. Vaveylalar atarak en güzel, en alımlı renklere sahip elbiselerini çıkartıp sandıklarından, giyindiler üzerlerine. Yağmurda ise yüzlerini dönüp damlacıklarına, elbiselerinin eteklerine buyur ettiler onları büyük bir misafirperverlik ile.

Yağmuru çocuklar neşeyle karşıladı bir de. Kocaman gözlerini açıp dikkatle baktıklar camlardaki damlalara, yada yüzlerine düşenlere. Okul çağında olanlar, bir şarkı tutturdular hep bir ağızdan. "Yağmur yağıyor, seller akıyor, Arap kızı camdan bakıyor.." diye kimbilir kaçı tıpkı benim çocukluğumda yaptığım gibi kocaman, kara gözlü, kıvırcık saçlı, büyük dudaklı ve esmer tenli tatlı bir kız çocuğunu hayal etti, camdan bakarkanki haliyle. Ve nedense hayalimdeki camdan bakan Arap kızının saçları iki yanından toplu, kollarını dirseklerinden büküp camın mermerine dayamış ve iki elinin avuç içini yanaklarına yaslayıp seyre dalmış yağmuru kendi penceresinden keyifle.

Arap kızı değilim ama, bende burnumu dayayıp cama, bakıyorum yağmura, damlacıklara. İçimde bir yerlerde atan minicik bir kalbin bahar çiçeklerindeki heyecanını duyumsuyorum adeta. Yağmuru sevecek mi o da bilemiyorum. Ya da sabahtan beri esen ve havayı tertemiz eyleyen kuvvetli lodosları? Her mevsimi, her havayı çoşkuyla, minik elleriyle alkışlayarak karşılayabilecek mi sahi? Bilmiyorum ama içimde bir yerlerde teşekkül eden ve artık dünya ile tanış olmasına günler kalan minik bir bedenin sevimli varlığını iyiden iyiye hissediyorum. Aylar evvel içime bir cemre misali emanet edilen minik bir canın, baharla bir birlikte doğuvermesine, yağmur gibi gelivermesine günler var sadece.

Yağmur öncesi gökyüzündeki bulutların telaşı ve sevkiyatı gibi, bir hazırlık bir telaş var içimde. Hissediyorum ve tevekkül edip bekliyorum. Nasıl ki, Ramazan’da bir Allahu Ekber nidasına endekslenirse tüm nefisler aynen öyle de, tüm aile fertleri ben ve bebeciğimiz dahi teyakkuzda bekliyoruz Cenab-ı Allah'tan gelecek bir "Ol!" emrini.

Rabbim ne zaman derse ki "Ol!", o zaman tanış olacak yeni bir can dünya denilen muamma ile. İlk nefesini Rabbinin onun için tayin ettiği zaman ve mekanda alacak ürkek bir biçimde. Bambaşka bir dünyadan bambaşka bir dünyaya sevkedilecek tıpkı yağmur bulutları gibi. Yağmur taneciklerine onun mübarek tenine konma şerefini veren Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) dediği gibi, nasıl ki Rabbin katından inen yağmur taneciklerinin Rableri ile ahitleri yeniyse ve rahmet olarak, şifa olarak bereket olarak geliyorlarsa.

Rabbiyle ahdi yeni olan minik bir melek teşrif edecek miladı dolduğunda ve Rabbi ol dediğinde minik dünyamıza. Yağmurun bereketi misali bereketle gelecek hanelere, hanemize. Nicedir yolunu gözleyen onu sevenlerine minikliğiyle bir gram tebessüm ikram edecek belki. yüreklerine sevinç, gözlere neşe serpecek belki.

Bekliyoruz oğlum seni. Bekliyoruz tüm kainatın yağmurları beklediği gibi.

  12.03.2009

© 2021 karakalem.net, Öznur Çolakoğlu Cam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut