Muhacirlerin ayak izleri

Hamdi Ekin*

“Hicret edebilmeliydi insan, var olduğuna dair bir hayatın ne kadar içindeyse o kadar sürüklenmeliydi.”


SAVRULMUŞ BÜTÜN KUMLARIN ardından bir hayatın özeti kalır kainatta. Gidenlerin ya da kalanların hikayesidir bu.

Bırakıp gitmeye karar verdiğimde geldiğim yerdi İstanbul, bir şehirden başka bir şehre. Kalbim hicretleri yaşayacak kadar sağlam değildi belki de. Geldiğim yer kıtaları aşmaktan yorgun düştüğünde biraz olsun dinlenmek için mola alan ya da herhangi bir molası olmayan ölümlü muhacirlerin ayak izleriydi. “Hicret edebilmeliydi insan, var olduğuna dair bir hayatın ne kadar içindeyse o kadar sürüklenmeliydi.” Gölgelerini hep ardında bırakıp gidenlerin gittiği yollardaydı gözüm. Bir yolculuk üzerine geçecek hayatın en içten çıkmazında bir yerde duruyordum sadece. Önümde kainatın uçsuz bucaksız halleri yalnızlık içinde dönüp duruyor, durup düşünüyor, düşünüp sadece bakakalıyordum…

Her geleceğin yakın olduğunu bilerek yaşadığımda daha bir anlam kazanıyordu hayat. Herhangi bir yağmur damlasının yere düşmesindeki yalnızlığı kadardı ömür. Ne zaman önüme çıkacağını bilmediğim dar sokakların keskin günahlarına hızla çarpsam, gözlerim hep muhacirlerin ayak izlerinin arar. Alıştırmıyordum şehri kendime. Ne kadar üzerime gelse de şehir, hep gitmek için kapılar bırakıyordum suretsiz yaşamın alıntılarına. Ve şehirler gider, yerçekimsiz hayatlar kalır ardımda. Söylenecekler çoktan söylenmiştir, bir avuç dolusu kelimelerin sessizliğinde. Enfüsi bir ayrılığın kokusuyla başlar hicretler sonra şehirler terk edilir, sonra vazgeçmeler. Muhacir olabilmeyi istediğim kadar Ensar olabilmeyi isterdim. Gidene kal, kalana gitme diyebilmeyi…

Ama cennetten sürüklenmiştik bir kere, okyanusların ve kıtaların olduğu bir yerdeydik artık. Yollarda muhacirlerin ayak izlerine rast gelmeyi umarak başım önde kalbimde izlerini arıyordum. Bir takılsa da zihnimin dar köşelerine bu izler, alıp da götürse beni çok uzaklara diye düşündüğümde. Yoluma düşen solgun yaprakların altında arıyordum muhacirlerin izlerini. Kaldırdığım her yaprağın altında başka bir hayat çıkıyordu karşıma… Başka bir dünya, başka bir suret.

Her ne kadar zor olsa da şu soruyu kendime sormam gerek. “Hicret etmeli miydik?” sorusuna karşılık “Evet, hicret etmeliydik, hem de sonsuza kadar” diyebiliyorum hala.

Bir kucak dolusu solgun yapraklarla muhacirlerin izlerinde sürüklenmedeyim. Hiçbir zaman bulmayı ummuyorum, çünkü gidenlerin hikayesi burada bitmiyordu. Sonsuza kadar giden bir muhacirin ensarla kavuşması sonsuzda olsa gerekti.

Yollarımızın sonsuzda kesişmesi duasıyla…

  04.02.2009

© 2021 karakalem.net, Hamdi Ekin



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut