*Bu sayfa, sitemize gelen, sitemizdeki ana sayfaların formatına denk düşmediği için bu sayfalarda değerlendirmediğimiz, ancak paylaşmaya değer bulduğumuz yazıların sunulduğu bir havuz olarak tasarlanmıştır.

 Devlet nasıl küçülür?-I

Mehmed Boyacıoğlu

Kendi ayakları üzerinde duran, bağımsız, girişken fertler olmamız; devletin de küçülmesi isteniyorsa, insanımızda iki temel özelliğin geliştirilmesi gerekiyor: beceri ve irfan. Böylelikle, on yıllardır belimizi büken kamburlardan da kurtulmuş olcağız.


ÖNCELİKLE, YAKIN ve uzağımızda yaşanan şu kareleri okuyup, bunları zihnimizde bir film haline getirmeye çalışalım:

  • “Okulu bitirince kendi kafamda tasarladığım bir işi yapıp bol para kazanayım, insanlara da faydalı olayım istiyorum” diyen bir gence, baba ya da anne şöyle cevap verebiliyor: “Sen garantili işe bak oğlum, bir sınava gir de, eşimiz dostumuz var; torpille filan kendini bir devlet dairesine aldırmaya bak.”
  • Birçok fikrine iştirak etmediğim, ama hürriyetçi çizgide duruşunu takdir ettiğim bir yazar, 23 Nisan’larda çocukların temsîlî makamlara oturtulmasını eleştirmiş: “Tek model, sırtını devlet kapısına dayayan bir bürokrat mıdır, kendi işini başarıyla yapan bir işadamı rolü niye oynatılmıyor?”
  • İstanbul’da iş yapan ve yüzlerle müşterisi olan muhasebeci bir dostum, o işini bırakıp İzmir’de bir şirketin maaşlı muhasebeciliğine geçti. (Malum, garantili iş!)
  • Bir yakınımı ziyaretten geliyorum; saat yaklaşık gecenin yarısı. İki komşu, fazlaca açılan müzik sesinden dolayı başlattıkları bir kavgayı sürdürüyorlar. Birisi “Polis çağırırsam ne olacak?” diyor. (Ne de olsa devletin adamıdır, kurtarır.)

Kıssadan hisse: Yukarıdaki negatif örneklerin tersine, kendi ayakları üzerinde duran, bağımsız, girişken fertler olmamız; devletin de küçülmesi isteniyorsa, insanımızda iki temel özelliğin geliştirilmesi gerekiyor: beceri ve irfan. Böylelikle, on yıllardır belimizi büken kamburlardan da kurtulmuş olcağız. Bunun için dar ve geniş dairelerde yapacağımız birçok iş var.

Çocuklara evde, okulda ve sokakta bağımsız iş yapabilme becerisi kazandırılmalıdır.

En büyük görev öncelikle ebeveynlere düşüyor. Çocuklara çok kompleks olamayan bazı işleri yaptırırken, o işin her kademesi için teker teker talimatlar verilmemeli. Meselâ, “Odanızı tertip edin ve temizleyin’ ricası içinde onlarca talimat bulunabilir. Bunların her birini ayrı ayrı söylemek yerine ‘Odanızı kendi zevkinize göre tertip eder misiniz?” denilebilir.

Çocuğun yaşına uygun olarak, içlerinde tehlike barındırmayan, çarşı-pazardaki bazı işler, başlangıçta sezdirmeden kontrol etmek şartıyla, çocuğa yaptırılabilir.

Ev halkının beraberce yapacağı işlerde çocukların fikrini almak, onlara değer vermek bağımsızlık duygusunun gelişmesinde çok önemlidir.

Ben bu kadarını demekle yetineyim. Detaylar, bu konun uzmanlarının eserlerinde bulunabilir.

Okullarda müfredatlar, insanları bağımsız iş yapmayı teşvik edici ve ona hazırlayıcı nitelikte olmalıdır.

Birçok derste öğretmen sunucu, öğrenci ise pasif dinleyici rolündedir. Öncelikle bu rolün değişmesi gerekiyor. Dersi öğretmen sunsa bile ‘keşif yoluyla öğrenm’" metodu kullanılıp, olayların sebep ve sonuçları öğrenciye buldurulmalıdır. Bilgi hazır lokma halinde verilmemeli, çocuğun/gencin zihnî bir egzersiz yapması sağlanmalıdır.

Fen derslerinde kitaplar deneyleri baştan sona yazmamalıdır. Tehlikeli olmayan birtakım deneylerde çocukların kendi inisiyatiflerini kullanmaları sağlanmalıdır.

Bir işi yapmanın, alternatif birçok yolu olabileceği öğrenciye hissettirilmelidir. Geçenlerde Gürcistan’ı anlatan bir coğrafya kitabında çay bahçesindehasat yapan bir makineyi görünce, kendi branşım olmasına rağmen, şaşırdım. Çünkü, yıllarca çayın sadece elle toplandığı gibi bir anlayış yerleştirilmişti zihnimize. Oysa, sarp yerlerde elle toplanan çay yaprakları, düz yerlerde pekalâ makineyle toplanabilirdi.

En önemlisi, zihinleri prangaya vuran fikrî istibdatların kalkması gerekiyor. Birilerini hep kurtarıcı, milleti ise kurtarılmayı bekleyen bir nesne olarak görmeyi terk etmek gerekiyor.

Kendi ayakları üzerinde durabilen, neyi ölçtüğü belli olmayan sınav kuyruklarında beklemeyen bir topluluk olabilmemizin ikinci şartı olan irfanı ise, inşaallah bir sonraki yazıda ele almaya çalışalım.

  26.08.2004

© 2021 karakalem.net, Mehmed Boyacıoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut